25 Ekim 2014 Cumartesi

Vizeler, Problemler...

Yazmayı ne kadar süreliğine bırakacağım bilmiyorum fakat şu aralar biraz bunalımlı bir dönem geçiriyorum ve üstüne üstlük bir de vizeler yaklaşıyor. Ben zaten genel itibari ile biraz bunalımlı bir insan olsam da son zamanlarda kendimi çok iyi hissediyordum fakat her mutluluk bitmek için vardır ve her üzüntü de öyle. Hayatında problem olmayan insan yoktur herhalde. Ben de sadece onlardan biriyim.

Burada tabii ki sizlere neler yaşadığımdan bahsetmeyeceğim, bu blogun konseptine baya ters düşer. Burası benim blogum değil, burası Tanrı, Tanrıçalar ve onların çocukları olan tüm Paganların blogu. Sizden şimdiden özür diliyorum ve kendi içimdeki problemleri halleder halletmez geri döneceğimi, insanlık tarihi ve Paganizm hakkında yazılar yazmaya devam edeceğimi merak etmemeniz açısından sizlere belirtmek istiyorum. Her insanın bazen kendisini dinleyebilmesi için yalnızlığa ve boşluğa ihtiyacı vardır. Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim.

20 Ekim 2014 Pazartesi

Ankh Nedir?

Bugün Antik Mısır mitolojisi ile ilgilenen kişilerin çok iyi bilecekleri "Ankh" sembolüne değineceğiz. Öncelikle Ankh kelimesinin anlamına ve ne olduğuna bakalım. Ankh bir hiyeroglif karakteridir. Hristiyan inancındaki haç ve bir çok alfabede bulunan T ile büyük benzerlik gösterir. Zaten Hristiyanlığın ve Yahudiliğin Mısır mitolojisinden büyük derecede etkilendiği, hatta Yahudilik inancının temelinin Mısır mitolojisi olduğunu da belirteyim. Bu konuya değinmeyeceğim zira derin bir konudur. Eğer daha ileri derecede bilgi almak istiyorsanız Sigmund Freud'un "Musa ve Tek Tanrılı Din" adlı kitabını veya Mısır mitolojisi hakkında uzmanlaşmış bilim adamlarının araştırmalarını okumanızı öneririm. Konuya geri dönecek olursak, Ankh "hayat" anlamına gelir. Bu yüzden bu sembole "hayat anahtarı" veya "nil'in anahtarı" şeklinde isimlerle de hitap edildiğini de görebilirsiniz.

Ankh genel olarak çizimlerde anne Tanrıça Isis'in elinde görülür. Bu tür çizimlerde Ankh Isis'in hayat vericiliğini, kutsallığını sembolize eder. Bunun haricinde her tanrının Ankh ile çizimleri olabilir. Bir resimle Ankhı incelersek:




Ankhın üzerinde yuvarlak olan bir haç olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Yuvarlaklık, ovallik her zaman sonsuzluğu sembolize etmiştir. Sonsuzluk sembolünün Ankhın üzerine konulmasının sebebi ruhlar dünyasını sembolize etmektedir. Pentagramda ruhun en üst uçta sembolize edilmesi, Yaşam Ağacının yukarıya doğru uzayan dalları gibi ufak ayrıntılar asla tesadüf değildir. Bu yüzden dairenin altında kalan 2 kol gibi duran kısmın bu dünya ve ruhlar dünyası arasındaki ayrım olduğu kanısına varabiliriz. Aşağıya doğru uzanan çubuk ise dünyadaki yaşamı gösterir. Kısacası bu sembol sonsuz bir yaşam döngüsüdür. Ruhlar dünyasının yuvarlak, bizim dünyamızın ise çizgi olmasının sebebi ise ruhların sonsuz olduğunu ve ölmediklerini gösterir. İnsanlar evlendiklerinde de aslında bu yüzden yüzük takarlar. Yüzük bir dairedir ve evlene kişilerin birbirlerine olan aşkının sonsuzluğunu sembolize eder.

Bazen Ankhın anahtar şeklinde tutulduğu hiyeroglifler görmek de mümkündür. Bu hiyerogliflerde Ankhı anahtar şeklinde tutan kişi Isis'in sırlarına erişmeye yeterlilik göstermiş kişi anlamına gelir. Bu yeterlilik bazı testleri geçmekten ziyade, belli olgunluğa ulaşmak ve belli bir bilgi derecesine sahip olmakla alakalıdır.

Ankh sonsuz yaşamın sembolüdür fakat bu sonsuz yaşam ölümsüzlük ile karıştırılmamalıdır. Ölüm sonsuz yaşamın bir parçasıdır. Ölülerin üzerine çizilen Ankh sembolü de o kişinin reenkarne olacağını sembolize eder.

Bu yazıdan sonra herhalde Isis'den bahsetmezsem sizlere çok ayıp etmiş olurum. :) Bir daha ki yazıda Tanrıçalara ve Tanrılara biraz değineyim bari.

Ankh resminin büyüğünü isteyenler için: Ankh!

15 Ekim 2014 Çarşamba

Paganlar ve Alkol Kültürü

Evet, ilginç bir konudan bahsedeceğiz bugün. Tüm semavi dinlerce yasaklanan alkolün Paganizmde ki yerine kısaca değineceğiz ve bununla beraber biraz genel kültür, biraz da insanlık tarihi hakkında fikir sahibi olacağız.

Öncelikle şunu söylemek gerekir ki bulunan ilk insana hoş hissettiren içki biradır. Tam olarak hangi ülke veya topluluk tarafından icat edildiği bilinmese de Babiller, Sümerler veya Mısırlıların bulunduğu çevreden ortaya çıktığı düşünülmektedir. Biranın icadı milattan önce 6000'li yıllara kadar uzanmaktadır. Peki bira nasıl bulunmuştur?

Bunu anlamak için biraz daha gerilere gitmemiz gerekiyor. İnsanların kabaca düşünürsek tarihlerinde üç şekil toplum vardır. İlkel toplum, barbar toplum, uygar toplum. Öncelikle bunların tanımlarına bakalım:

İlkel Toplum: İnsanların sınıflara ayrılmadığı, avcılık ve toplayıcılıkla uğraştığı dönem. İlkel toplumda yüksek sınıf insan diye bir şey yoktur. Sadece bir reis veya lider vardır. Onun haricinde herkes eşittir ve görevini yerine getirmekle yükümlüdür.

Barbar Toplum: Barbarlık günümüzde her ne kadar kafa kopartan, vahşi gibi anlamlarda kullanılsa da asıl anlamı yerleşik olmayan halk demektir. Yerleşik olmayan halk yaşamını sürdürmek için sürekli hayvancılık yapmak, yağmalamak ve seyahat etmek zorundadır.

Uygar Toplum: Yerleşik hayata geçmiş, tarım ile uğraşan, içlerinde sınıf sistemini oluşturmuş toplumdur. Bu toplum savaşçılıktan çok uzlaşmacı yaklaşım izler. Toplum içerisinde bir çok sözü geçen sınıf vardır. İnsanlar toprak sahibidir.

Barbar toplumlar ve Uygar toplumlar arasında hep bir savaş süregelmiştir. Batı Roma barbar topluluklar tarafından çok büyük darbeler almıştır. Roma kadar güçlü olmayan uygar toplumlar ise barbarlara haraç vererek onlardan korunmuştur. Yani uzlaşmacı tavır izlemiştir.

Peki, uygar toplumlarda tarım çok büyük yer kaplıyordu dedik. Tarım ile ne ortaya çıktı? Tarım insanlara ne gibi bir kolaylık sağladı? Neden hala barbar toplumlar yok? Nasıl tarım herkesin yerleşik hayata geçmesini sağladı? Çünkü yerleşik toplumların yiyecek sıkıntısı hiç olmuyordu. Tarım toplumları gelen barbar kavimlere istedikleri yiyeceği verseler bile hala kendilerine yetecek kadar yemekleri kalıyordu fakat barbar bir toplumun yemeği garanti değildi ve yaptıkları iş riskliydi. İşte bu noktada toplumlar birer birer yerleşik hayata geçti ve bunun sonucunda toplum yapısında değişiklikler oldu. Örneğin; eskiden yük olarak görülen çocuklar artık ek iş gücü olarak görülmeye başlandı ve bu yüzden aileler çocuk yapmaya başladılar. Ortalama yaşam süresi uzadı çünkü tarım riskli bir iş değildi. Eskiden genç ve fiziksel olarak güçlü olan kişiler değerliyken tarım devriminden sonra tecrübeli ve bitkiler hakkında bilgili kişiler değerli oldu.

İşte tam da bu sırada bira keşfedildi. Bira ilk bulunduğunda soğutulmadan, çorba gibi içiliyordu. Kralların ve Tanrıların nektarı olarak anılıyordu. Kişinin beynine yaptığı etkiden dolayı dini ritüellerde, kutlamalarda içiliyor ve tanrılar için kurulan sunaklarda adak olarak adanıyordu. Sümer mitolojisinde Gılgamış, Enkidu'yu (Enkidu vahşi bir insandır.) kabul etmeden önce ona ekmek yedirdiği (tarım ürünü ile besleme), yıkadığı (temizleme) ve bira içirdiği (kutsal içeceği içme) anlatılır. Bu ritüelden sonra Enkidu Gılgamış'ın insanlarından biri olarak kabul edilir.

Bu ritüelin bir benzeri günümüzde Hristiyanlar tarafından gerçekleştirilmektedir ve çıkış noktası da Gılgamış'ın bu hikayesidir. Bu ritüele "Efkaristiya" adı verilir. Hristiyanlar bu ritüelde ekmek yerler çünkü o İsa'nın bedenidir, şarap içerler çünkü o İsa'nın kanıdır ve İncil okurlar çünkü o İsa'nın sözüdür. Bu ritüel Hristiyanların Paganlardan çaldığı birçok şeyden sadece biridir.

Bira ile beraber şarap da Pagan kültüründe bir hayli değerli ve önemli bir içecektir. Yunan mitolojisinde şarap Tanrısı var desem belki bana inanmazsınız fakat ciddi ciddi böyle bir Tanrı var! Şarabın ilk kez bulunması milattan önce 5000'li yıllara dayanıyor. Yani şarap biradan 1000 yıl kadar sonra bulundu diyebiliriz. Şarap da aynı şekilde dini ritüellerde, eğlencelerde, sunaklarda tanrılara sunulmak ve misafirlere ikram etmek için kullanılıyordu.

Yunan mitolojisinde Dionysus  (Roma mitolojisinde Bacchus olarak anılır) şarap tanrısıdır. Bu dönemlerde şarabın ve biranın ritüellerde kullanılmasının sebebi muhtemelen zihni serbest bırakmasıdır. Biranın ve şarabın daha yaratıcı düşünmeye sebep olduğu bilim adamları tarafından da onaylanmıştır.

Umarım insanlık tarihi ve Pagan kültüründe alkolün kutsallığı hakkında bir fikir edinmişsinizdir. Fakat sakın unutmayın! Alkol, eğlencelerde ve ritüellerde içilmek veya Tanrı ve Tanrıçlara adak olarak sunulmak içindir! Alkollü araç kullanmak veya alkolü sürekli olarak tüketmek hem sizlere hem de çevrenize zarar verecektir. Şu da bir gerçektir ki kararında şarap kalbe, kararında bira ise böbreklere iyi gelmektedir. Bunları da aklınızın bir köşesinde bulundurun ve ona göre içki tüketin.

6 Ekim 2014 Pazartesi

Paganlar ve Eserleri

Uzun bir aradan sonra tekrar bir yazı yazmaya karar verdim. Aslında yazı yazmayı çok sevsem de konu bulmakta zorlanıyorum ve neler insanların ilgisini çeker pek kestiremiyorum. Paganizmle ilgili bir çok temel bilginin blog'da olması da konu bulmamı zorlaştıran bir etken. Neden bahsetmeye karar versem daha önce o konu hakkında yazdığımı fark ediyorum. Diğer dinlerin açıklarını yazıp onların üzerine gitmek arada bir eğlenceli olsa da bunu da çok yapmak istemiyorum. İnternet üzerinde bunu yapan onlarca ateist sayfa halihazırda var ve ben bunu çok yapıcı bulmuyorum açıkçası. Bugün bahsedeceğim konu ise Pagan uygarlıkların gerisinde bıraktığı miraslar.

Öncelikle Paganizm dendiğinde aklımıza ilk gelmesi gereken şeylerden birisi mitoloji, diğeri ise mimari. Belki de tarihte en gizemli yapılar Paganlar tarafından inşa edilmiştir. Bunu kanıtlamak için çok fazla uğraşmaya gerek yok sanıyorum. Dünyanın 7 harikasına göz atmanız inanmanıza yeterli olacaktır. (Hala Paganların inşa ettikleri yapıların bir çoğunun nasıl yapıldığı bir soru işareti.)

Bunun dışında kimya, tıp, biyoloji gibi bilimsel alanların kurucularının da Paganlar olduğunu söylemeye gerek bile olmadığını düşünüyorum. Eğer eski insanlar semavi bir dine mensup olsalardı muhtemelen bu gelişmelerin bir çoğu olamayacaktı. Şu an İslam alemine baktığımızda bunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Aynı şekilde eğer Avrupa'nın karanlık çağlarına göz atarsak o zamanlarda da Hristiyan aleminin gelişmeleri durdurduğunu görebilirsiniz.

Eğer bana "Peki, madem Paganlar bu kadar ilerleme kaydediyorlardı neden Amerika'ya koloniler gittiğinde ilkel insanlarla karşılaştılar?" diye bir soru sorarsanız, ben de size ilkelliğin ne olduğunu düşünmenizi söylerim. Kızılderililer hala aynı şekilde yaşıyorlar. Bilmediklerinden mi bunu yapıyorlar? Hayır, onlar da sizler kadar bilgililer dünyada neler olduğu hakkında fakat olay şu ki, onlar bu tür bir gelişmeyi istemiyorlar ve mutlular. "Modern" diye tabir ettiğimiz insanlardan kaçı mutlu? Bizler dostlarım, çok yanlış bir şekilde geliştik. Gelişmeye çalışırken çok yanlış bir yola saptık ve o ilkel dediğimiz insanlar o yola sapmadılar. Bu yüzden her gün kravat takıp işe gitmek ve kölelik yapmak zorunda değiller, hayatları boyunca okumak zorunda da değiller. Şimdi söyleyin onlar mı ilkel, yoksa bizler mi ilkeliz?

Paganların önemli gelişmelere imza attığı diğer bir alan ise kesinlikle edebiyattır. Paganlar, gerek yazılı, gerek sözlü edebiyata destanlar, şiirler ve hikayeler ile inanılmaz bir katkıda bulunmuştur. Aynı şekilde şuan kullandığımız fiil, isim gibi şeyler de ilk kez Antik Yunan düşünürleri tarafından isimlendirilmiştir ve her kelime böylece gruplara ayrılmıştır. Kısacası dil ve edebiyat Paganlar sayesinde inanılmaz bir ilerleme göstermiştir. Belki de Paganlar o destanları yazmasalardı şu an Yüzüklerin Efendisi gibi seriler olmayacaktı.

Kısacası insanlık tarihinde bir çok gelişme Paganizm sayesinde olmuştur. Peki, semavi dinler aynı şeyi söyleyebilir mi? Hiç sanmıyorum.

Not: Yazının sonuna gelirken şunu da belirtmek istiyorum. Bu blog hakkında şöyle bir planım var. Eğer blog fazla ziyaret edilmeye başlanırsa bloga reklam almayı planlıyorum. (Google ads falan gibi.) Ve bu reklamlardan elde edilen parayı ise tüm Paganlar adına yardım kurumlarına bağışlamayı düşünüyorum. Blogu ilk açtığımda reklam almamam gerektiği konusunda kesin düşüncelerim vardı fakat böyle düşününce hiç fena fikir değilmiş gibi geldi doğrusu. Fakat dediğim gibi bu sadece bir plan ve henüz düşünme aşamasındayım. Bir, iki Pagan arkadaşıma danışıp karar vereceğim. Sizler de görüşlerinizi bildirebilirseniz sevinirim.