Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Druidleri anlatan bir yazı yazma kararı aldım. Daha önce de belirttiğim gibi sizler de Paganizm ile ilgili bilgi almak istediğiniz bir konu varsa başlıkların altına yorum bırakarak benim görmemi sağlayabilirsiniz. Eğer yorumunuzun görünmesini istemiyorsanız yorumda bunu belirtebilirsiniz. Ben yorumu onaylamadığım sürece yorumunuz blogda gözükmeyecektir.
Haklarında dönemlerinden kalma hiç bir yazılı kaynak olmayan Druidler Kelt Paganların kültüründe önemli bir yere sahip din adamlarıdır. Druid kelimesinin iki anlamı olabilir bunlardan birisi "meşe-bilgesi", öteki ise "güçlü-bilge"dir. (Derwo: güç Deru: meşe, vid: bilgelik) Meşe ne alaka diyecek olursanız İrlanda ve İngiltere taraflarında bir çok destan ve hikayede meşelerin rol oynadığı görülmektedir. Kısacası meşe ağacı Kelt Paganlar arasında kutsal bir anlam taşıyordu. Bu aklıma otomatik olarak Thor'u getiriyor aslında. Thor ve Zeus'da meşe ağaçları ile ilişkilendirilmiştir ve bilimsel çalışmalar aynı boy ve yapıdaki diğer ağaçlara oranla meşe ağaçlarının yıldırımı daha çok çektiğini kanıtlamıştır.
Druidler hakkında bilgi kaynakları ne yazık ki anlatılan hikayeler, yazılan şiirler ve Romalı komutanlarla sınırlıdır. Bu kaynaklarda genel olarak insanların Druidlere çok saygı duyduğundan bahsedilir. Druidlerin çok bilge insanlar olduğu, Hristiyanlığa karşı durmaya çalıştıkları, doğayla iç içe oldukları ve bazı büyüler yapabildikleri ise bu kaynaklardan elde edilen diğer bilgilerdir fakat Jül Sezar'ın Druid tarifleri ne yazık ki bunların tam aksi yöndedir ve bunun sebebi muhtemelen Roma ve Keltler arasındaki savaştır. Sezar kendi askerlerini ve halkını savaştıkları Keltlerin esirleri, insanları kurban ettiğine inandırmak istemiştir fakat yapılan çalışmalarda Sezar'ın anlattığı gibi kurban verme törenlerine rastlanmamıştır ki zaten bunlar çok uçuk fikirlerdir. Sezar Druidlerin ağaçlardan dev bir insan heykeli yaptıklarını ve o heykelin üzerine insanları bağladıktan sonra heykeli ateşe verdiklerini anlatmıştır. Sizlerin de görebileceği üzere bu uçuk ve korkunç bir iddia.
Saint Blathmac'in İsa'dan bahsettiği bir şiirinde de ilginç şekilde Druid kelimesi yer bulmuştur. Blathmac İsa hakkında şöyle demiştir: "... bir peygamberden iyi, tüm Druidlerden bilgili, rahip olan tam anlamıyla bilge bir kral!" Şiirin bu kısmından anlayacağımız üzere Druidler bilgelikleri ile ünlülerdi.
Günümüzde Paganizm ile ilişkili olarak Neo-Druidizm adı altında Druid kültürü devam ettirilmektedir. Neo-Druidizm Hristiyan ağırlıkta olan İngiltere ve çevresinde ortaya çıktığından dolayı çoğu Druid olan birey tek tanrıya inanmaya devam ediyordu fakat 20. yüzyılda Druidizm inancının takipçileri asıl kültüre bağlı kalarak politeist inanç sistemine geçtiler. Bu bence güzel bir hareketti çünkü eski Druidler'de politeist Paganlardı. Kültürün özüne sadık kalınması benim için önemlidir.
Bilgi her zaman Druidlerle olsun o halde!
21 Mart 2014 Cuma
19 Mart 2014 Çarşamba
Pagan Kültürlerindeki Benzerlikler
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Yazı yazacak konu bulmakta zorlandığım için ne yazık ki yazı paylaşma sıklığımı tam bir düzene oturtamadım. Hedefim her gün bir yazı paylaşmak olsa da gerçekten kısıtlı bir alanda konu bulmak çok da kolay değil. Blogda tek bir yazar olması ve okuyucuların ne tür şeyler bilmek istediğini kestiremediğimden dolayı eğer paylaşılan yazıların altına merak ettiğiniz konuları belirtirseniz o konularda yazılar yazabilirim böylece hem sizin istediğiniz konulardan bahsetmiş olurum, hem de hergün bir yazı paylaşırım ve konu bulmakta zorlanmam. Şimdiden teşekkür ederim.
Dünyada bundan yaklaşık 3000 yıl önce neredeyse herkes Pagandı. Bu bilinen bir gerçek fakat Paganizm hakkında bilinmeyen bir şey var. Nasıl oldu da tüm Paganlar neredeyse aynı tanrılara ve tanrıçalara taptı? "Nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. Evet, farklı Pagan kültürlerindeki Tanrı ve Tanrıçalar birbiriyle inanılmaz benzerlikler gösterirler. Bu benzerlikler sadece Tanrı ve Tanrıçalarla da sınırlı değildir.
Her ne kadar insanlar sadece Mısır ve Amerika'da ki piramitleri bilse de aslında dünyada bir çok yerde piramitler vardır. Diğer piramitleri olayın içine katmadan önce şunu bir düşünün. En iyimser tahminler Amerika kıtasının milattan sonra 1000'li yıllarda Vikingler tarafından keşfedildiği yönündedir. Yani bu demek oluyor ki milattan önce Amerika kıtasına ayak basan olmadı. Kısacası bu piramitler birbiriyle hiç bir bağlantısı olmamış kişiler tarafından yapıldı. Peki ama bu insanlar nasıl aynı yapıları bu kadar muhteşem ve ileri bir mühendislikle yaptılar? İşte bu hala bir sır ve muhtemelen ölene kadar da öğrenemeyeceğiz.
Şimdi gelelim diğer piramitlere. Dünya üzerinde ilk piramit şekline benzeyen yapıları Sümerler yaptılar. Günümüzde bu yapılara Ziggurat adı veriliyor. İlk Zigguratlar milattan önce 4000 yılı civarında Mezopotamya'da yapıldı. Zigguratların tepesinde tapınak bulunuyordu ve bu tapınağa 3 merdivenden ulaşılıyordu. Bunun sebebi muhtemelen Rahip ve Rahibeleri daha az askerle korumak ve de 3 sayısının kutsallığını vurgulamaktı.
Dünya üzerinde Mısır, Mezopotamya, Yunanistan, İtalya, Nijerya, Sudan, Amerika, İspanya, Çin ve Endonezya piramit benzeri yapılara sahipler ve bu yapıların hepsi milattan önce, Paganizmin hüküm sürdüğü zamanlarda yapıldı. Bu inanılmaz bir şey!
Pagan kültürlerinde yapılar dışında diğer bir benzerlik ise her kültürde bulunan Tanrı ve Tanrıçalardır. Çoğu kültürde Tanrı ve Tanrıçalar birbirlerine görünüş olarak benzemeseler de güç ve özellik olarak benzemektedir. Örneğin Astarte'yi ele alalım. Astarte tüm mitolojilerde benzeri olan tanrıçalardan birisidir. Mısır mitolojisinde çoğunlukla Anat ile beraber anılan Astarte Yunan mitolojisinde Afrodit, Sümer mitolojisinde Ishtar olarak geçmektedir. Kısacası bir çok kültürdeki insanlar farklı isimlerle aynı Tanrıçaya tapmıştır. Bir de Tanrılardan örnek vermek gerekirse Loki'yi ele alalım. Loki, Mısır mitolojisindeki Seth ile çok büyük benzerlikler gösterir. Odin, Loki'yi bebekken savaş meydanında bulur ve yanına alır fakat Loki, Odin'in bir oğlunun öldürür. Seth ise kardeşi Osiris'i öldürmüş ve onun tahtını almaya çalışmıştır. Bu iki tanrının ikisi de kötülük tanrısıdır ve diğer Tanrı ve Tanrıçalara oynadıkları oyunlar ile bilinirler. Güvenilmezlerdir.
Dünyada farklı bölgelerde yaşamış Paganların aynı Tanrı ve Tanrıçalara tapıp, aynı tip yapılar oluşturması ve aynı tip kültürlere sahip olması gerçekten çok şaşırtıcıdır.
Dünyada bundan yaklaşık 3000 yıl önce neredeyse herkes Pagandı. Bu bilinen bir gerçek fakat Paganizm hakkında bilinmeyen bir şey var. Nasıl oldu da tüm Paganlar neredeyse aynı tanrılara ve tanrıçalara taptı? "Nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. Evet, farklı Pagan kültürlerindeki Tanrı ve Tanrıçalar birbiriyle inanılmaz benzerlikler gösterirler. Bu benzerlikler sadece Tanrı ve Tanrıçalarla da sınırlı değildir.
Her ne kadar insanlar sadece Mısır ve Amerika'da ki piramitleri bilse de aslında dünyada bir çok yerde piramitler vardır. Diğer piramitleri olayın içine katmadan önce şunu bir düşünün. En iyimser tahminler Amerika kıtasının milattan sonra 1000'li yıllarda Vikingler tarafından keşfedildiği yönündedir. Yani bu demek oluyor ki milattan önce Amerika kıtasına ayak basan olmadı. Kısacası bu piramitler birbiriyle hiç bir bağlantısı olmamış kişiler tarafından yapıldı. Peki ama bu insanlar nasıl aynı yapıları bu kadar muhteşem ve ileri bir mühendislikle yaptılar? İşte bu hala bir sır ve muhtemelen ölene kadar da öğrenemeyeceğiz.
Şimdi gelelim diğer piramitlere. Dünya üzerinde ilk piramit şekline benzeyen yapıları Sümerler yaptılar. Günümüzde bu yapılara Ziggurat adı veriliyor. İlk Zigguratlar milattan önce 4000 yılı civarında Mezopotamya'da yapıldı. Zigguratların tepesinde tapınak bulunuyordu ve bu tapınağa 3 merdivenden ulaşılıyordu. Bunun sebebi muhtemelen Rahip ve Rahibeleri daha az askerle korumak ve de 3 sayısının kutsallığını vurgulamaktı.
Dünya üzerinde Mısır, Mezopotamya, Yunanistan, İtalya, Nijerya, Sudan, Amerika, İspanya, Çin ve Endonezya piramit benzeri yapılara sahipler ve bu yapıların hepsi milattan önce, Paganizmin hüküm sürdüğü zamanlarda yapıldı. Bu inanılmaz bir şey!
Pagan kültürlerinde yapılar dışında diğer bir benzerlik ise her kültürde bulunan Tanrı ve Tanrıçalardır. Çoğu kültürde Tanrı ve Tanrıçalar birbirlerine görünüş olarak benzemeseler de güç ve özellik olarak benzemektedir. Örneğin Astarte'yi ele alalım. Astarte tüm mitolojilerde benzeri olan tanrıçalardan birisidir. Mısır mitolojisinde çoğunlukla Anat ile beraber anılan Astarte Yunan mitolojisinde Afrodit, Sümer mitolojisinde Ishtar olarak geçmektedir. Kısacası bir çok kültürdeki insanlar farklı isimlerle aynı Tanrıçaya tapmıştır. Bir de Tanrılardan örnek vermek gerekirse Loki'yi ele alalım. Loki, Mısır mitolojisindeki Seth ile çok büyük benzerlikler gösterir. Odin, Loki'yi bebekken savaş meydanında bulur ve yanına alır fakat Loki, Odin'in bir oğlunun öldürür. Seth ise kardeşi Osiris'i öldürmüş ve onun tahtını almaya çalışmıştır. Bu iki tanrının ikisi de kötülük tanrısıdır ve diğer Tanrı ve Tanrıçalara oynadıkları oyunlar ile bilinirler. Güvenilmezlerdir.
Dünyada farklı bölgelerde yaşamış Paganların aynı Tanrı ve Tanrıçalara tapıp, aynı tip yapılar oluşturması ve aynı tip kültürlere sahip olması gerçekten çok şaşırtıcıdır.
17 Mart 2014 Pazartesi
Bilginin Kutsallığı
Hiç düşündünüz mü neden hala çok eski filozofların sözlerini okuruz, onlardan ders alırız diye? Eğer düşünmediyseniz şimdi düşünmeye başlasanız iyi edersiniz. Çünkü bu yazı biraz da onlarla ilgili olacak.
Pagan kültürlerinde bilginin ne kadar önemli olduğunu sanırım bize en güzel Odin anlatır. Odin bilge biri olabilmek için tek gözünü feda etmiştir. Kısacası Pagan kültüründe bilgelik bir Tanrı için bile bir çok şeyden değerlidir. Bir insan ne kadar çok şey biliyorsa değeri o kadar artar. Evet, biliyorum Türkiye'de öyle değil ama Pagan kültüründe böyle. Aslında Türkiye'de bilginin değersiz olmasının sebebi insanların çok şey bildiğini düşünmesi. Bir insan ne kadar çok şey bildiğini düşünüyorsa evrenin ne kadar karmaşık ve harika olduğu konusunda o kadar az fikre sahiptir. Türkiye'de herkes filozof, herkes her şeyin farkında fakat nedense evrim teorisi deyince "Sensin maymun!" diyorlar. Bu düpedüz cehalet göstergesidir. Neyse konuyu çok saptırmadan devam etsek iyi olacak. Paganizm daha önceki yazılarda belirttiğim gibi asla ve asla düşünmeyi yasaklamaz aksine sizin düşüncelerinize uyum gösterir. Bu yüzden çok farklı ve fazla Pagan inancı vardır. Bu blogda yazanlar başka bir Pagana uygun gelmeyebilir ve buna sonuna kadar saygı duyarım.
Paganizmde bilgi ve düşünce çok önemlidir. Bir insan gerekli bilgiye sahipse fakat düşünmüyorsa o insan hiç bir işe yaramaz. Bir insan düşünüyor fakat gerekli bilgiye sahip değilse yine o insan bir işe yaramaz. Bu yüzden benim tüm Pagan bireylere tavsiyem araştırmaları, okumaları, öğrenmeleridir. Şunu unutmayın ki bilgi kutsaldır!
Şimdi gelelim Antik Yunan ve Mısır'a! Sevgili Nefertari'den öğrendiğim kadarıyla Antik Mısır'da şöyle bir yazılı söz varmış: "Çocuklarınızı cehaletten koruyun!" Bu kadar eski bir medeniyetten böyle bir söz çıkması bilgiye ne kadar değer verdiklerinin en güzel örneklerinden birisidir diye düşünüyorum. Bizden binlerce yıl önce yaşamış bu insanlar bilgiye, kadınlara, sanata ve düşünce özgürlüğüne bizden daha fazla değer verdi. Bu açıdan düşününce insanlık teknolojik olarak ileriye fakat kafa yapısı olarak geriye gidiyor diyebiliriz. Aslında teknolojik olarak ne kadar ileri olduğumuz da tartışılır. Hala binlerce yıl önce yapılmış bir piramidin nasıl inşa edildiğini çözemiyorsak kimse bana teknolojik olarak çok ilerledik demesin. Pagan kültürü içerisinde yetişmiş bireylerden bilginin kutsallığı ile ilgili bazı sözler:
"Bilge birinin şanssızlığı, budala birinin başarısından iyidir." - Epicurus
"Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir." - Sokrates
"Bilge adam konuşur çünkü söyleyecek bir şeyi vardır. Cahil adam konuşur çünkü bir şey söyleyesi vardır." - Plato
"Cehalet bütün kötülüklerin çıkış noktasıdır." - Plato
"Bilgi ruhun gıdasıdır." - Plato
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir fakat burada önemli olan sözlerin güzelliği değil içeriğidir. Bu sözler Pagan bir toplumun ölçütlerini ve bilgiye verdiği değeri göstermektedir. Bunun dışında Pagan toplumlarda düşünce özgürlüğüne duyulan saygıyı da en iyi Epicurus adlı düşünürden görürüz. Epicurus bir ateistti. Hatta zannediyorum ki kendisi ilk ateist olabilir. Kendisinin çok ünlü bir sözü de şudur:
"Tanrı kötülüğü engellemek istiyor ama gücü yetmiyorsa o halde her şeye gücü yeten değildir!
Kötülüğü engellemeye gücü yetiyor ama isteksizse o halde kötü niyetlidir!
Kötülüğü engellemek istiyor ve gücü yetiyorsa kötülük nereden çıktı?
Hem kötülüğü engelleme konusunda isteksiz hem güçsüz ise biz neden ona tanrı diyoruz?"
Ve inanır mısınız bunu söylediğinde binlerce yıl önce kimse bu adama bir şey demedi, elinde kılıçla kafasını kesmek için kovalamadı. Sadece herkes bilgili bir insan olduğu için düşüncelerine saygı duydu. Bir de şimdi çevrenize bakın. İster inanın ister inanmayın. İnsanların kafa yapısı eskisinden çok daha kötü durumda ve insanlar artık çok bilgisiz çünkü bilginin kutsallığından haberdar değiller. Bir kitap okuyarak dünyanın sırrına erişeceklerini düşünüyorlar. Hayır, Kuran veya diğer kutsal kitaplar sizi dünyanın sırrına ulaştırmaz. Öğrenmek, düşünmek ve araştırmak sizlere bir şeyler öğretir.
Bir Pagan düşünmeli, okumalı, öğrenmeli ve aydınlanmalıdır. Paganizmin diğer dinlerden temel farkı düşünmeyi ve öğrenmeyi yasaklamaması hatta aksine düşünmeye ve öğrenmeye teşvik etmesidir.
Pagan kültürlerinde bilginin ne kadar önemli olduğunu sanırım bize en güzel Odin anlatır. Odin bilge biri olabilmek için tek gözünü feda etmiştir. Kısacası Pagan kültüründe bilgelik bir Tanrı için bile bir çok şeyden değerlidir. Bir insan ne kadar çok şey biliyorsa değeri o kadar artar. Evet, biliyorum Türkiye'de öyle değil ama Pagan kültüründe böyle. Aslında Türkiye'de bilginin değersiz olmasının sebebi insanların çok şey bildiğini düşünmesi. Bir insan ne kadar çok şey bildiğini düşünüyorsa evrenin ne kadar karmaşık ve harika olduğu konusunda o kadar az fikre sahiptir. Türkiye'de herkes filozof, herkes her şeyin farkında fakat nedense evrim teorisi deyince "Sensin maymun!" diyorlar. Bu düpedüz cehalet göstergesidir. Neyse konuyu çok saptırmadan devam etsek iyi olacak. Paganizm daha önceki yazılarda belirttiğim gibi asla ve asla düşünmeyi yasaklamaz aksine sizin düşüncelerinize uyum gösterir. Bu yüzden çok farklı ve fazla Pagan inancı vardır. Bu blogda yazanlar başka bir Pagana uygun gelmeyebilir ve buna sonuna kadar saygı duyarım.
Paganizmde bilgi ve düşünce çok önemlidir. Bir insan gerekli bilgiye sahipse fakat düşünmüyorsa o insan hiç bir işe yaramaz. Bir insan düşünüyor fakat gerekli bilgiye sahip değilse yine o insan bir işe yaramaz. Bu yüzden benim tüm Pagan bireylere tavsiyem araştırmaları, okumaları, öğrenmeleridir. Şunu unutmayın ki bilgi kutsaldır!
Şimdi gelelim Antik Yunan ve Mısır'a! Sevgili Nefertari'den öğrendiğim kadarıyla Antik Mısır'da şöyle bir yazılı söz varmış: "Çocuklarınızı cehaletten koruyun!" Bu kadar eski bir medeniyetten böyle bir söz çıkması bilgiye ne kadar değer verdiklerinin en güzel örneklerinden birisidir diye düşünüyorum. Bizden binlerce yıl önce yaşamış bu insanlar bilgiye, kadınlara, sanata ve düşünce özgürlüğüne bizden daha fazla değer verdi. Bu açıdan düşününce insanlık teknolojik olarak ileriye fakat kafa yapısı olarak geriye gidiyor diyebiliriz. Aslında teknolojik olarak ne kadar ileri olduğumuz da tartışılır. Hala binlerce yıl önce yapılmış bir piramidin nasıl inşa edildiğini çözemiyorsak kimse bana teknolojik olarak çok ilerledik demesin. Pagan kültürü içerisinde yetişmiş bireylerden bilginin kutsallığı ile ilgili bazı sözler:
"Bilge birinin şanssızlığı, budala birinin başarısından iyidir." - Epicurus
"Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir." - Sokrates
"Bilge adam konuşur çünkü söyleyecek bir şeyi vardır. Cahil adam konuşur çünkü bir şey söyleyesi vardır." - Plato
"Cehalet bütün kötülüklerin çıkış noktasıdır." - Plato
"Bilgi ruhun gıdasıdır." - Plato
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir fakat burada önemli olan sözlerin güzelliği değil içeriğidir. Bu sözler Pagan bir toplumun ölçütlerini ve bilgiye verdiği değeri göstermektedir. Bunun dışında Pagan toplumlarda düşünce özgürlüğüne duyulan saygıyı da en iyi Epicurus adlı düşünürden görürüz. Epicurus bir ateistti. Hatta zannediyorum ki kendisi ilk ateist olabilir. Kendisinin çok ünlü bir sözü de şudur:
"Tanrı kötülüğü engellemek istiyor ama gücü yetmiyorsa o halde her şeye gücü yeten değildir!
Kötülüğü engellemeye gücü yetiyor ama isteksizse o halde kötü niyetlidir!
Kötülüğü engellemek istiyor ve gücü yetiyorsa kötülük nereden çıktı?
Hem kötülüğü engelleme konusunda isteksiz hem güçsüz ise biz neden ona tanrı diyoruz?"
Ve inanır mısınız bunu söylediğinde binlerce yıl önce kimse bu adama bir şey demedi, elinde kılıçla kafasını kesmek için kovalamadı. Sadece herkes bilgili bir insan olduğu için düşüncelerine saygı duydu. Bir de şimdi çevrenize bakın. İster inanın ister inanmayın. İnsanların kafa yapısı eskisinden çok daha kötü durumda ve insanlar artık çok bilgisiz çünkü bilginin kutsallığından haberdar değiller. Bir kitap okuyarak dünyanın sırrına erişeceklerini düşünüyorlar. Hayır, Kuran veya diğer kutsal kitaplar sizi dünyanın sırrına ulaştırmaz. Öğrenmek, düşünmek ve araştırmak sizlere bir şeyler öğretir.
Bir Pagan düşünmeli, okumalı, öğrenmeli ve aydınlanmalıdır. Paganizmin diğer dinlerden temel farkı düşünmeyi ve öğrenmeyi yasaklamaması hatta aksine düşünmeye ve öğrenmeye teşvik etmesidir.
Paganizm ve Kurban
Paganizmde kurban geleneği bazı Neopagan kimseler reddetse de vardır. Hatta bazı Pagan medeniyetler çocuk bile kurban etmiştir. Bunlar Paganlar için yüz kızartıcı şeylerdir. Kim inandığı dinin insan ve hayvan kestiğini kabul etmek ister ki? Hatta bu konuyla ilgili yabancı ülkelerde yakın zamanda bir çok yalan haber de ortaya çıktı. Paganların komşularının evcil hayvanlarını, insanları hatta bebekleri kurban ettiğine dair yazılar gördüm. Bu iddialar günümüzde tamamen asılsız ve inanın nereden çıkıyor bilmiyorum. Bu yüzden yanlış anlaşılan kurban kültürüne değinmekte fayda var.
Öncelikle Paganizmdeki kurban etme geleneğinin Müslümanlıktaki kurban geleneğiyle alakası yoktu. Aynı anda tüm insanlar yüzlerce hayvan katletmiyorlardı. Örneğin Pagan bir bireyin yaşlı bir ineği var ve ineği kesip etinden yararlanmak istiyor. Eskiden bu durumda bu inek gerekli şartlar sağlandıktan sonra Tanrılar ve Tanrıçaların adına kurban ediliyordu. Bu tür kurban etme ritüelleri Paganları bir araya getiriyor, insanlara yaşam döngüsünü hatırlatıyordu. İnsanlar bir gün kesilen canlı gibi tanrıçaya ve tanrılara döneceklerini ve kendi bedenlerinden de diğer canlıların besleneceğini somut olarak görüyordu. Bunun dışında işi abartan Paganlarda vardı. Örneğin bazı Paganlar Hekate'ye siyah köpek kurban ediyordu. Bu kesinlikle kabul edilebilecek bir şey değildir ve çok uç bir davranıştır. Utanç verici olduğunu kabul etmek gerekir.
Bir Pagan her türlü yaşayan canlıya saygı duymak zorundadır ama aynı zamanda et de insan hayatı için gerekli bir besindir. Bir aslan nasıl sadece karnı acıktığında avlanıyor ve avladığı ceylanı nasıl en kısa yoldan öldürüp yiyorsa Paganlarda kurban ederken bunu dikkate alırlar. Eğer ihtiyacın yoksa bir canlıyı öldüremezsin ve eğer ihtiyacın varsa bunu mümkün olduğunca acısız ve kısa sürede yapmalısın.
Günümüzde Paganların çoğu kurban vermeyi bırakmıştır ama şunu unutmamak gerekir ki bir kediye balık vermek, köpeğe tavuk eti veya kemiği vermek bile bir tür kurban etmek sayılır. Ölü bir hayvanın, canlı bir hayvana nasıl hayat verdiğini ve eninde sonunda onunda öleceğini ve başka canlılara hayat vereceğini, bu sonsuz döngünün kutsallığını görmenizi sağlayacak her şey kurban sayılabilir.
Kısacası Paganlar özel günlerde veya bir tür ziyafet vermek istediklerinde hayvanlarını kurban ediyorlardı fakat Neopagan kültüründe bu çok görülen bir olgu değil. İnsan ve benzeri etini yemediğimiz canlıların kurban edilmesi her ne kadar saçma ve utanç verici olsa da Paganizmde kurban verme kültürünün asıl amacı zaten kesilecek olan hayvanı kutsamak, insanlara yaşam döngüsünü hatırlatmak ve bir araya gelmektir.
Not: Sanırım kurban verilmeden önce ritüel yapılması gerektiğinden ve etin paylaşılması gerektiğinden yeterince açık bahsetmemişim. Eğer bir hayvan kurban edilecekse ritüel yapılmalı ve hayvanın eti paylaşılmalıdır. Tavsiyesinden dolayı Nefertariye teşekkür ediyorum.
Öncelikle Paganizmdeki kurban etme geleneğinin Müslümanlıktaki kurban geleneğiyle alakası yoktu. Aynı anda tüm insanlar yüzlerce hayvan katletmiyorlardı. Örneğin Pagan bir bireyin yaşlı bir ineği var ve ineği kesip etinden yararlanmak istiyor. Eskiden bu durumda bu inek gerekli şartlar sağlandıktan sonra Tanrılar ve Tanrıçaların adına kurban ediliyordu. Bu tür kurban etme ritüelleri Paganları bir araya getiriyor, insanlara yaşam döngüsünü hatırlatıyordu. İnsanlar bir gün kesilen canlı gibi tanrıçaya ve tanrılara döneceklerini ve kendi bedenlerinden de diğer canlıların besleneceğini somut olarak görüyordu. Bunun dışında işi abartan Paganlarda vardı. Örneğin bazı Paganlar Hekate'ye siyah köpek kurban ediyordu. Bu kesinlikle kabul edilebilecek bir şey değildir ve çok uç bir davranıştır. Utanç verici olduğunu kabul etmek gerekir.
Bir Pagan her türlü yaşayan canlıya saygı duymak zorundadır ama aynı zamanda et de insan hayatı için gerekli bir besindir. Bir aslan nasıl sadece karnı acıktığında avlanıyor ve avladığı ceylanı nasıl en kısa yoldan öldürüp yiyorsa Paganlarda kurban ederken bunu dikkate alırlar. Eğer ihtiyacın yoksa bir canlıyı öldüremezsin ve eğer ihtiyacın varsa bunu mümkün olduğunca acısız ve kısa sürede yapmalısın.
Günümüzde Paganların çoğu kurban vermeyi bırakmıştır ama şunu unutmamak gerekir ki bir kediye balık vermek, köpeğe tavuk eti veya kemiği vermek bile bir tür kurban etmek sayılır. Ölü bir hayvanın, canlı bir hayvana nasıl hayat verdiğini ve eninde sonunda onunda öleceğini ve başka canlılara hayat vereceğini, bu sonsuz döngünün kutsallığını görmenizi sağlayacak her şey kurban sayılabilir.
Kısacası Paganlar özel günlerde veya bir tür ziyafet vermek istediklerinde hayvanlarını kurban ediyorlardı fakat Neopagan kültüründe bu çok görülen bir olgu değil. İnsan ve benzeri etini yemediğimiz canlıların kurban edilmesi her ne kadar saçma ve utanç verici olsa da Paganizmde kurban verme kültürünün asıl amacı zaten kesilecek olan hayvanı kutsamak, insanlara yaşam döngüsünü hatırlatmak ve bir araya gelmektir.
Not: Sanırım kurban verilmeden önce ritüel yapılması gerektiğinden ve etin paylaşılması gerektiğinden yeterince açık bahsetmemişim. Eğer bir hayvan kurban edilecekse ritüel yapılmalı ve hayvanın eti paylaşılmalıdır. Tavsiyesinden dolayı Nefertariye teşekkür ediyorum.
15 Mart 2014 Cumartesi
Paganizm ve Semavi Dinler Arasındaki Benzerlikler
Paganizm çok eski bir din olduğundan dolayı semavi dinlerin atası olarak değerlendirilebilir. Bu yüzdendir ki özellikle semavi dinlerde Paganizme çok benzeyen kavramlarla karşılaşabiliyoruz. Bu gün biraz bunlardan bahsetmekte yarar var.
Öncelikle sizlere bir soru sormak istiyorum. Aşağıda tarifini vereceğim kişiyi tahmin edebilir misiniz?
-Bakireden doğdu.
-Doğum günü 25 aralıkta kutlanıyor.
-Doğumu yıldız ile müjdelendi.
-Mısıra kaçtı.
-30 yaşında vaftiz edildi.
-12 havarisi var.
-Suda yürüdü.
-Bir ölüyü diriltti.
-Tanrının oğlu olarak anıldı.
-Çarmıha gerildi ve tekrar dirildi.
Evet, Horus'tan bahsediyorum! Siz ne sanmıştınız ki? Ah, tabii ya! Bir de İsa var öyle değil mi? Aynı özelliklere sahip olan, yaşadığına dair hiç bir kanıt bulunamayan İsa... Aslında bundan başka kanıt göstermeye gerek olduğunu bile düşünmüyorum. Hristiyanlık ortaya çıkmadan 3000 yıl önce bahsedilen Horus'un hikayesinin çalınıp, muhtemelen hiç yaşamamış birisine uyarlandığı açıkça görülüyor.
Peki sizlere bir soru daha sormak istiyorum. Aşağıda tarif edeceğim dini bulabilir misiniz?
-Bu dinde insanların koruyucusu olan tanrı yıldırımlarıyla istediğini vuruyor.
-Savaşta düşen cesur savaşçılar Tanrı katına yükseliyor.
-Dünyanın sonu geldiğinde birisi sura üfleyerek bunu haber veriyor.
-Tanrıya kızan birisi Tanrıya ihanet ediyor ve insanların düşmanı oluyor ki bunun sonucunda bu kişi dünyanın sonuna kadar lanetleniyor.
Ee? Bu kadar ipucu yeter mi? Yeter bence. Bu din hepinizin bildiği üzere eski İskandinav halkının inandığı İskandinav mitolojisi! Aslında İslam, Yunan mitolojisi, İskandinav mitolojisi arasında çok büyük benzerlikler var bunlara teker teker değinmek gerekli.
-Rad suresi 13. ayette çok açık şekilde görüleceği üzere Allah'ın istediği kişiyi yıldırımlar aracılığı ile vurduğu yazıyor. Yunan mitolojisinde Zeus, İskandinav mitolojisinde Thor aynı güce sahip.
-İslam inancına göre savaşta düşen askerler cennetin en üst kademesine giderler. İskandinav inancına göre savaşta düşen iyi savaşçılar Valhalla'ya giderler. Yunan inanışında ise savaşta düşen savaşçılar Hades'in yeraltı şehrinde onlar için özel olarak ayrılmış olan yere giderler.
-İslamda sura üfleme görevini üstlenen kişi İsrafil. İskandinav inancında ise bu görevi üstlenen kişi Heimdallr.
-Semavi dinlerde Tanrıya karşı çıkan varlık şeytan. İskandinav inancında ise Loki.
Sanırım İslam ve Hristiyanlıktan bahsettikten sonra sıra Museviliğe geldi. Aslında bundan bahsetmeye gerek olduğunu düşünmüyorum bile. Sadece şunu demem yeterli sanıyorum. Bir çok bilim adamı Antik Mısırda yaşamış Akhenaten adlı firavunun tek tanrılı bir din kurduğunu ve bu dinin zamanla Museviliğe dönüştüğünü kabul etmektedir. Bu görüşün fikir babalarından birisi de pek ünlü Sigmund Freud'dur. Musevilikte sünnet geleneği olmasının sebebi Antik Mısırda'da olmasıdır. Uzmanlık alanı Mısır olan bir çok bilimci de Musevilik ve Antik Mısırda inanılan Pagan inançları arasında çok büyük benzerlikler olduğunu onaylamaktadır.
Öncelikle sizlere bir soru sormak istiyorum. Aşağıda tarifini vereceğim kişiyi tahmin edebilir misiniz?
-Bakireden doğdu.
-Doğum günü 25 aralıkta kutlanıyor.
-Doğumu yıldız ile müjdelendi.
-Mısıra kaçtı.
-30 yaşında vaftiz edildi.
-12 havarisi var.
-Suda yürüdü.
-Bir ölüyü diriltti.
-Tanrının oğlu olarak anıldı.
-Çarmıha gerildi ve tekrar dirildi.
Evet, Horus'tan bahsediyorum! Siz ne sanmıştınız ki? Ah, tabii ya! Bir de İsa var öyle değil mi? Aynı özelliklere sahip olan, yaşadığına dair hiç bir kanıt bulunamayan İsa... Aslında bundan başka kanıt göstermeye gerek olduğunu bile düşünmüyorum. Hristiyanlık ortaya çıkmadan 3000 yıl önce bahsedilen Horus'un hikayesinin çalınıp, muhtemelen hiç yaşamamış birisine uyarlandığı açıkça görülüyor.
Peki sizlere bir soru daha sormak istiyorum. Aşağıda tarif edeceğim dini bulabilir misiniz?
-Bu dinde insanların koruyucusu olan tanrı yıldırımlarıyla istediğini vuruyor.
-Savaşta düşen cesur savaşçılar Tanrı katına yükseliyor.
-Dünyanın sonu geldiğinde birisi sura üfleyerek bunu haber veriyor.
-Tanrıya kızan birisi Tanrıya ihanet ediyor ve insanların düşmanı oluyor ki bunun sonucunda bu kişi dünyanın sonuna kadar lanetleniyor.
Ee? Bu kadar ipucu yeter mi? Yeter bence. Bu din hepinizin bildiği üzere eski İskandinav halkının inandığı İskandinav mitolojisi! Aslında İslam, Yunan mitolojisi, İskandinav mitolojisi arasında çok büyük benzerlikler var bunlara teker teker değinmek gerekli.
-Rad suresi 13. ayette çok açık şekilde görüleceği üzere Allah'ın istediği kişiyi yıldırımlar aracılığı ile vurduğu yazıyor. Yunan mitolojisinde Zeus, İskandinav mitolojisinde Thor aynı güce sahip.
-İslam inancına göre savaşta düşen askerler cennetin en üst kademesine giderler. İskandinav inancına göre savaşta düşen iyi savaşçılar Valhalla'ya giderler. Yunan inanışında ise savaşta düşen savaşçılar Hades'in yeraltı şehrinde onlar için özel olarak ayrılmış olan yere giderler.
-İslamda sura üfleme görevini üstlenen kişi İsrafil. İskandinav inancında ise bu görevi üstlenen kişi Heimdallr.
-Semavi dinlerde Tanrıya karşı çıkan varlık şeytan. İskandinav inancında ise Loki.
Sanırım İslam ve Hristiyanlıktan bahsettikten sonra sıra Museviliğe geldi. Aslında bundan bahsetmeye gerek olduğunu düşünmüyorum bile. Sadece şunu demem yeterli sanıyorum. Bir çok bilim adamı Antik Mısırda yaşamış Akhenaten adlı firavunun tek tanrılı bir din kurduğunu ve bu dinin zamanla Museviliğe dönüştüğünü kabul etmektedir. Bu görüşün fikir babalarından birisi de pek ünlü Sigmund Freud'dur. Musevilikte sünnet geleneği olmasının sebebi Antik Mısırda'da olmasıdır. Uzmanlık alanı Mısır olan bir çok bilimci de Musevilik ve Antik Mısırda inanılan Pagan inançları arasında çok büyük benzerlikler olduğunu onaylamaktadır.
13 Mart 2014 Perşembe
Türkiye'de Paganizm
Öncelikle Türkiye'de Paganizmi incelemek istiyorsak Türk mitolojisine bakmalıyız ve bundan bahsetmeliyiz.
Eski Türk halkının inanç sistemi Şamanizm üzerine kurulmuştur fakat Şamanizm tek başına bir din değildir. Şamanizm ruhsallığı ön plana çıkartan bir yaşam felsefesidir. Şaman bireyler ruhlar ile iletişime geçebileceklerine vesaire inanan kişilerdir fakat Şamanizmde belli bir tanrı, tanrıça inancı yoktur. Bu yüzden Şamanizm bir dinden çok yaşam felsefesine yakındır. Eski Türkler ise Şamanizmi kendi çok tanrılı dinlerine uyarlamışlardır. Kısacası eski Türkler Şamanizm felsefesini takip eden Paganlardır. Her ne kadar bu konudaki genel inanış Türklerin sadece Gök Tengri'ye inandığı doğrultusunda olsa da bu doğru bir inanış değildir. Gök Tengri sadece Türk mitolojisindeki en görkemli tanrılardan birisidir ve Türk mitolojisinde onun gibi onlarca tanrı vardır.
Bu ön bilgiden sonra asıl konumuza dönebiliriz. Anadolu Paganizm için önemli toprak parçalarından birisidir. bunun sebebi Anadolu'nun tam tabiriyle tanrıçaların toprağı olmasıdır diyebiliriz. Bir çok önemli tanrıçanın kültü Anadolu'da oluşmuş ve yayılmıştır. Bunlara örnek vermek gerekirse: Athena, Artemis, Kibele, Hekate, Nike Anadolu'da önemli derecede külte sahip olmuş tanrıçalardandır ve belirtmek isterim ki bunlar sadece benim aklıma gelenlerdir. Bunların dışında bir çok tanrıça olduğuna adım gibi eminim. Hatta Hekate'nin en önemli kült merkezi Muğla'da bulunan Lagina Antik Şehridir.
Fakat ne yazıktır ki biz Türk Paganlar böyle topraklarda yaşamamıza rağmen dini açıdan özgür olamamaktayız. Paganizm Türkiye'de çok yaygın bir din değil ve az sayıdaki Paganlar da kendilerini gizlemek zorunda kalıyorlar çünkü toplumdan dışlanmaktan, tepki çekmekten korkuyorlar. Türkiye'nin fanatikler ülkesi olduğunu biliyorlar. İşin en gülünç tarafı ise böyle bir ortamda bizler kendimizi gizlerken, ibadet edecek bir tapınak bulamazken, kimliklerimize Pagan yazdıramazken bazı Müslüman bireylerin dinlerini yaşayamadıklarını iddia etmeleri ve şeriat istemeleri. Bu doyumsuzluktan ve cahillikten başka bir şey değildir.
Son olarak geçenlerde Nefertari'nin söylediği ve beni etkileyen sözlerle yazıyı bitirmek istiyorum:
"İnsanlar sadece kendi görüşlerini doğru sayıyorlar ve sadece kendi görüşleri dünyaya hakim olsun istiyorlar. Halbuki görüşler renkler gibidir. Ben siyahı severim, sen yeşili seversin başkası maviyi sever. Ben siyah sevdiğim için tüm dünya siyah olmalıdır diyemem. Dünya gökkuşağı gibi rengarenk olmalı."
Eski Türk halkının inanç sistemi Şamanizm üzerine kurulmuştur fakat Şamanizm tek başına bir din değildir. Şamanizm ruhsallığı ön plana çıkartan bir yaşam felsefesidir. Şaman bireyler ruhlar ile iletişime geçebileceklerine vesaire inanan kişilerdir fakat Şamanizmde belli bir tanrı, tanrıça inancı yoktur. Bu yüzden Şamanizm bir dinden çok yaşam felsefesine yakındır. Eski Türkler ise Şamanizmi kendi çok tanrılı dinlerine uyarlamışlardır. Kısacası eski Türkler Şamanizm felsefesini takip eden Paganlardır. Her ne kadar bu konudaki genel inanış Türklerin sadece Gök Tengri'ye inandığı doğrultusunda olsa da bu doğru bir inanış değildir. Gök Tengri sadece Türk mitolojisindeki en görkemli tanrılardan birisidir ve Türk mitolojisinde onun gibi onlarca tanrı vardır.
Bu ön bilgiden sonra asıl konumuza dönebiliriz. Anadolu Paganizm için önemli toprak parçalarından birisidir. bunun sebebi Anadolu'nun tam tabiriyle tanrıçaların toprağı olmasıdır diyebiliriz. Bir çok önemli tanrıçanın kültü Anadolu'da oluşmuş ve yayılmıştır. Bunlara örnek vermek gerekirse: Athena, Artemis, Kibele, Hekate, Nike Anadolu'da önemli derecede külte sahip olmuş tanrıçalardandır ve belirtmek isterim ki bunlar sadece benim aklıma gelenlerdir. Bunların dışında bir çok tanrıça olduğuna adım gibi eminim. Hatta Hekate'nin en önemli kült merkezi Muğla'da bulunan Lagina Antik Şehridir.
Fakat ne yazıktır ki biz Türk Paganlar böyle topraklarda yaşamamıza rağmen dini açıdan özgür olamamaktayız. Paganizm Türkiye'de çok yaygın bir din değil ve az sayıdaki Paganlar da kendilerini gizlemek zorunda kalıyorlar çünkü toplumdan dışlanmaktan, tepki çekmekten korkuyorlar. Türkiye'nin fanatikler ülkesi olduğunu biliyorlar. İşin en gülünç tarafı ise böyle bir ortamda bizler kendimizi gizlerken, ibadet edecek bir tapınak bulamazken, kimliklerimize Pagan yazdıramazken bazı Müslüman bireylerin dinlerini yaşayamadıklarını iddia etmeleri ve şeriat istemeleri. Bu doyumsuzluktan ve cahillikten başka bir şey değildir.
Son olarak geçenlerde Nefertari'nin söylediği ve beni etkileyen sözlerle yazıyı bitirmek istiyorum:
"İnsanlar sadece kendi görüşlerini doğru sayıyorlar ve sadece kendi görüşleri dünyaya hakim olsun istiyorlar. Halbuki görüşler renkler gibidir. Ben siyahı severim, sen yeşili seversin başkası maviyi sever. Ben siyah sevdiğim için tüm dünya siyah olmalıdır diyemem. Dünya gökkuşağı gibi rengarenk olmalı."
12 Mart 2014 Çarşamba
Paganizmde Eşcinsellik
Paganizmde sevmek, sevilmek ve aşk kutsaldır. Kendi cinsiyetinizden birine aşık olsanız da bu kutsallığını yitirmez veya kimseyi ilgilendirmez. Özellikle yurtdışındaki Pagan gruplara eşcinsel üyelerin de kabul edildiğini görebiliriz.
Şunu da belirtmek gerekir ki bazı Vika toplulukları eşit sayıda erkek ve kadından oluşuyor ve bu yüzden eşcinsel bireylere saygı duymalarına rağmen topluluklarına kabul etmekte tereddütte kalıyorlar. Bunun sebebi eşcinsel bireylerin günah işlediğini düşünmeleri veya onları dışlamaları değildir. Bunun sebebi topluluktaki kadın, erkek eşitliğini dengede tutmaktır. Vika toplulukların geleneklerinde eşit sayıda erkek ve kadın barındırmak vardır. Bunun erkeksi ve kadınsı enerjileri dengede tuttuğuna inanırlar fakat bu uygulama artık pek kalmamıştır ve çoğu Vika, Pagan grup eşcinsel üyeleri kabul etmektedir.
Kısacası Paganizm eşcinselliği doğal olarak gören, kişinin aşk hayatının başkalarını ilgilendirmediğini savunan ve her cinsiyetten insanın haklarına saygı gösteren bir dindir. İki kişi arasındaki aşk ve ilişki ne olursa olsun kutsaldır.
Şunu da belirtmek gerekir ki bazı Vika toplulukları eşit sayıda erkek ve kadından oluşuyor ve bu yüzden eşcinsel bireylere saygı duymalarına rağmen topluluklarına kabul etmekte tereddütte kalıyorlar. Bunun sebebi eşcinsel bireylerin günah işlediğini düşünmeleri veya onları dışlamaları değildir. Bunun sebebi topluluktaki kadın, erkek eşitliğini dengede tutmaktır. Vika toplulukların geleneklerinde eşit sayıda erkek ve kadın barındırmak vardır. Bunun erkeksi ve kadınsı enerjileri dengede tuttuğuna inanırlar fakat bu uygulama artık pek kalmamıştır ve çoğu Vika, Pagan grup eşcinsel üyeleri kabul etmektedir.
Kısacası Paganizm eşcinselliği doğal olarak gören, kişinin aşk hayatının başkalarını ilgilendirmediğini savunan ve her cinsiyetten insanın haklarına saygı gösteren bir dindir. İki kişi arasındaki aşk ve ilişki ne olursa olsun kutsaldır.
11 Mart 2014 Salı
Az Bulunan Kitaplar
Piyasadan kalkmış ve internette de çok ender bulunan Kate West'in Cadının Mutfağı ve Cadının Bahçesi adlı kitaplarını burada paylaşmamın yararlı olacağını düşünerek internete upload ettim. Kitapları henüz ben de tam anlamıyla okumadım fakat göz gezdirdiğim kadarıyla paganizmi yeni tanıyan bireylere yol gösterebileceğine ve onları bazı konularda bilgilendirebileceğine inanıyorum.
Kate West - Cadının Mutfağı
Kate West - Cadının Bahçesi
Kate West - Cadının Mutfağı
Kate West - Cadının Bahçesi
Paganizmde Tanrıçaların ve Kadınların Önemi
Paganizmi bilmeyen insanların genel inanışı semavi dinler gelmeden önce kadınların hiç bir hakkı olmadığı ve kadınların sürekli ezildiği yönündedir. Bu kesinlikle doğru değildir. Pagan toplumların hepsinde kadınlara saygı duyulmuştur ve onlara diğer dinlerde olmayan haklar tanınmıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki Pagan toplumların hepsi anaerkildir.
Pagan toplumlarda kadınlar çok saygı duyulan unvanlara erişebiliyordu. Bir kadın bir erkekten kesinlikle aşağı görülmüyordu. Bunun aksine kadınlar anne olabildikleri için daha fazla saygı duyuluyor ve korunuyorlardı. Eski Türk kültüründe kadınlar ülke yönetebiliyordu ve "hanım" unvanı alıyorlardı. Türkler ve Vikingler gibi göçebe halklarda kadınlar savaşlara da katılıyorlardı. Erkeklerin yaptığı işleri yapabilen ve üstüne bir de çocuk doğuran ve çocuğa bakan kadınlar doğal olarak toplumda saygı görüyordu.
Buna açıklık getirdikten sonra Tanrıçalardan bahsetmeye başlayabiliriz diye düşünüyorum. Paganizmde yaygın inanış Ay'ın Tanrıçayı sembolize ettiği yönündedir. Eski paganların Ay'ı kadınsı olarak görmelerinin aslında çok mantıklı bir açıklaması vardır. Ay dolunaydan tekrar dolunaya 28 günde döner ve her kadının adet dönemi de 28 günde bir gelir. Bu ayın dişi görülmesinin temel sebebidir.
Her kültürde ve mitolojide Tanrıçalar çok önemli rol oynar. Çünkü Tanrıları ve Tanrıçaları onlar doğururlar. Her mitolojiyi şekillendiren ve o mitolojide çok önemli olan Tanrıçalar vardır. Bunlara Yunan mitolojisinde Gaia, Türk mitolojisinde Ak Ana, Mısır mitolojisinde İsis örnek gösterilebilir. Fakat bu Tanrıçalar Tanrılardan önemli demek değildir. Tanrılar da Tanrıçalar kadar özel ve güçlüdür. Bu yazıda sadece Tanrıçalardan ve kadınlardan bahsedilmesinin sebebi dünya kadınlar gününü kısa bir süre önce geride bırakmış olmamızdır. Sonraki yazılarımda Tanrıların ne kadar önemli olduğuna da ayrı olarak değinmeyi planlıyorum.
Pagan toplumlarda kadınlar çok saygı duyulan unvanlara erişebiliyordu. Bir kadın bir erkekten kesinlikle aşağı görülmüyordu. Bunun aksine kadınlar anne olabildikleri için daha fazla saygı duyuluyor ve korunuyorlardı. Eski Türk kültüründe kadınlar ülke yönetebiliyordu ve "hanım" unvanı alıyorlardı. Türkler ve Vikingler gibi göçebe halklarda kadınlar savaşlara da katılıyorlardı. Erkeklerin yaptığı işleri yapabilen ve üstüne bir de çocuk doğuran ve çocuğa bakan kadınlar doğal olarak toplumda saygı görüyordu.
Buna açıklık getirdikten sonra Tanrıçalardan bahsetmeye başlayabiliriz diye düşünüyorum. Paganizmde yaygın inanış Ay'ın Tanrıçayı sembolize ettiği yönündedir. Eski paganların Ay'ı kadınsı olarak görmelerinin aslında çok mantıklı bir açıklaması vardır. Ay dolunaydan tekrar dolunaya 28 günde döner ve her kadının adet dönemi de 28 günde bir gelir. Bu ayın dişi görülmesinin temel sebebidir.
Her kültürde ve mitolojide Tanrıçalar çok önemli rol oynar. Çünkü Tanrıları ve Tanrıçaları onlar doğururlar. Her mitolojiyi şekillendiren ve o mitolojide çok önemli olan Tanrıçalar vardır. Bunlara Yunan mitolojisinde Gaia, Türk mitolojisinde Ak Ana, Mısır mitolojisinde İsis örnek gösterilebilir. Fakat bu Tanrıçalar Tanrılardan önemli demek değildir. Tanrılar da Tanrıçalar kadar özel ve güçlüdür. Bu yazıda sadece Tanrıçalardan ve kadınlardan bahsedilmesinin sebebi dünya kadınlar gününü kısa bir süre önce geride bırakmış olmamızdır. Sonraki yazılarımda Tanrıların ne kadar önemli olduğuna da ayrı olarak değinmeyi planlıyorum.
10 Mart 2014 Pazartesi
Paganizmde Evlilik ve Cinsellik
Paganizmde 3 çeşit evlilik vardır. Bunlar;
1 yıl 1 günlüğüne evlilik: En kısa süren ve en basit evlilik şeklidir. Kişiler birbirine 1 yıl ve 1 gün bağlı kalır. Eğer evlilikleri bekledikleri gibi gitmezse ayrılabilirler.
Bir ömür evlilik: Aslında bu bildiğimiz evlilik şeklidir. Kişiler bir ömür birbirlerine bağlı kalır. Eğer aralarında geçimsizlik olursa birbirlerinden ayrılabilirler.
Sonsuza kadar evlilik: En zor evlilik şeklidir. Kişiler birbirlerine sonsuza dek bağlanırlar ve asla ayrılamazlar. İki eşten birisi ölse bile hayatta kalan kişi başka birisiyle evlenemez. Sonsuza kadar evli olan kimseler tekrar dünyaya geldiklerinde, kesinlikle hayatlarının bir bölümünde birbirleriyle tekrar karşılaşırlar.
Konu evlilikten açılmışken biraz da cinsellikten bahsetmeden olmaz herhalde. Paganizm cinsellik konusunda çok açık görüşlü bir dindir. Çok ufak ve gerekli kısıtlamalar dışında bu konuda büyük engeller yoktur. Bazı serbestlikler ve kısıtlamalardan bahsetmek gerekirse:
- Evli bir erkek veya kadın eşinden izin alarak başka bir erkek veya kadınla evlenebilir. Burada önemli olan iki kişiyle evli olmak isteyen kişinin hem eşinin hem de ikinci kişinin rızasını almasıdır. Eğer bu üç kişi de bunda sakınca görmüyorsa sorun yok demektir.
- Atalarınızla cinsel birliktelik yaşayamazsınız. Kuzeniniz, kardeşiniz gibi atanız olmayan kişilerle cinsel birlikteliğe de Paganizmde çok sıcak bakılmaz fakat iki tarafın da isteği doğrultusunda bir ilişki varsa bu da kabul edilebilir bir davranış olarak görülür.
- Öğretmeninizle veya öğrencinizle sevgili olamazsınız. Bu konuda da bir esneklik vardır. Eğer söz konusu kişiler arasındaki öğretmen-öğrenci ilişkisi sona ermişse 28 gün sonra sevgili olabilirler. Böyle bir yasağın olmasının sebebi öğretmenin herkese eşit davranmasının önemli olmasıdır.
- Evlenmeden cinsel ilişki yaşamakta bir sakınca yoktur.
- Hiçbir şey tecavüz için geçerli bir sebep değildir ve tecavüz kesinlikle yasaktır. Bir kadınla veya erkekle birlikte olmak için kesinlikle onun da sizinle birlikte olmayı istemesi gereklidir.
- Cinsellik ve öpüşmek ibadet olarak görülür.
Paganizmde cinsellikle ve evlilikle ilgili kurallar bu şekildedir. Paganizm genel anlamda insanların cinsel özgürlüklerine saygı duyan bir dindir. Cinsellik yemek, içmek veya uyumak gibi bir ihtiyaç olarak görülür.
Not: Bu konuda beni bilgilendirdiği için Nefertari'ye tekrar teşekkür ediyorum. :)
1 yıl 1 günlüğüne evlilik: En kısa süren ve en basit evlilik şeklidir. Kişiler birbirine 1 yıl ve 1 gün bağlı kalır. Eğer evlilikleri bekledikleri gibi gitmezse ayrılabilirler.
Bir ömür evlilik: Aslında bu bildiğimiz evlilik şeklidir. Kişiler bir ömür birbirlerine bağlı kalır. Eğer aralarında geçimsizlik olursa birbirlerinden ayrılabilirler.
Sonsuza kadar evlilik: En zor evlilik şeklidir. Kişiler birbirlerine sonsuza dek bağlanırlar ve asla ayrılamazlar. İki eşten birisi ölse bile hayatta kalan kişi başka birisiyle evlenemez. Sonsuza kadar evli olan kimseler tekrar dünyaya geldiklerinde, kesinlikle hayatlarının bir bölümünde birbirleriyle tekrar karşılaşırlar.
Konu evlilikten açılmışken biraz da cinsellikten bahsetmeden olmaz herhalde. Paganizm cinsellik konusunda çok açık görüşlü bir dindir. Çok ufak ve gerekli kısıtlamalar dışında bu konuda büyük engeller yoktur. Bazı serbestlikler ve kısıtlamalardan bahsetmek gerekirse:
- Evli bir erkek veya kadın eşinden izin alarak başka bir erkek veya kadınla evlenebilir. Burada önemli olan iki kişiyle evli olmak isteyen kişinin hem eşinin hem de ikinci kişinin rızasını almasıdır. Eğer bu üç kişi de bunda sakınca görmüyorsa sorun yok demektir.
- Atalarınızla cinsel birliktelik yaşayamazsınız. Kuzeniniz, kardeşiniz gibi atanız olmayan kişilerle cinsel birlikteliğe de Paganizmde çok sıcak bakılmaz fakat iki tarafın da isteği doğrultusunda bir ilişki varsa bu da kabul edilebilir bir davranış olarak görülür.
- Öğretmeninizle veya öğrencinizle sevgili olamazsınız. Bu konuda da bir esneklik vardır. Eğer söz konusu kişiler arasındaki öğretmen-öğrenci ilişkisi sona ermişse 28 gün sonra sevgili olabilirler. Böyle bir yasağın olmasının sebebi öğretmenin herkese eşit davranmasının önemli olmasıdır.
- Evlenmeden cinsel ilişki yaşamakta bir sakınca yoktur.
- Hiçbir şey tecavüz için geçerli bir sebep değildir ve tecavüz kesinlikle yasaktır. Bir kadınla veya erkekle birlikte olmak için kesinlikle onun da sizinle birlikte olmayı istemesi gereklidir.
- Cinsellik ve öpüşmek ibadet olarak görülür.
Paganizmde cinsellikle ve evlilikle ilgili kurallar bu şekildedir. Paganizm genel anlamda insanların cinsel özgürlüklerine saygı duyan bir dindir. Cinsellik yemek, içmek veya uyumak gibi bir ihtiyaç olarak görülür.
Not: Bu konuda beni bilgilendirdiği için Nefertari'ye tekrar teşekkür ediyorum. :)
8 Mart 2014 Cumartesi
Pentagram nedir?
Pentagram, Yunanca beş çizgi anlamına gelen "Pentagrammon" kelimesinden türemiştir ve Hristiyanlığın erken dönemlerinde de İsa'nın beş yarasını sembolize etmek için kullanılmıştır fakat bu tamamen Paganizme ait bir değerin alınıp Hristiyanlığa sokulmaya çalışılmasından başka bir şey değildir. Zaten bir süre sonra bu sembol şeytanın sembolü olarak anılmaya başlanmıştır.
Pentagram ritüellerde enerji çağırmak için kullanılır. Peki buradan tahmin edebileceğiniz üzere ters pentagram ne işe yarıyor olabilir? Normal pentagram giriş kapısı ise ters pentagram çıkış kapısıdır. İstemediğiniz enerjileri defetmek için ters pentagram kullanırsınız. Aslında her şey bu kadar basit.
Bir sembolün kötü kişiler tarafından alınıp kullanılması onun kötü olduğu anlamına gelmez. Bunun en önemli örneği sanıyorum ki nazi sembolü olarak kullanılan svastikadır. Svastika; Budizm, Hinduizm, Hristiyanlık, Müslümanlık gibi bir çok dinde rastlanan bir sembol olmasına rağmen Adolf Hitler'de kullandığı için genellikle insanlarda kötü izlenim oluşturmuştur. Ters pentagram sembolü de aynen böyledir.
Pentagram beş kutsal elementi sembolize eder.
Pentagram ritüellerde enerji çağırmak için kullanılır. Peki buradan tahmin edebileceğiniz üzere ters pentagram ne işe yarıyor olabilir? Normal pentagram giriş kapısı ise ters pentagram çıkış kapısıdır. İstemediğiniz enerjileri defetmek için ters pentagram kullanırsınız. Aslında her şey bu kadar basit.
Bir sembolün kötü kişiler tarafından alınıp kullanılması onun kötü olduğu anlamına gelmez. Bunun en önemli örneği sanıyorum ki nazi sembolü olarak kullanılan svastikadır. Svastika; Budizm, Hinduizm, Hristiyanlık, Müslümanlık gibi bir çok dinde rastlanan bir sembol olmasına rağmen Adolf Hitler'de kullandığı için genellikle insanlarda kötü izlenim oluşturmuştur. Ters pentagram sembolü de aynen böyledir.
7 Mart 2014 Cuma
Dünyada Paganizm
Paganizm özellikle İngiltere ve İskoçya'da hızlı bir şekilde büyümeye devam ediyor. Son yapılan açıklamalara göre Birleşik Krallık içinde bulunan bu iki ülkedeki Pagan sayısı 80.000 kişiyi aştı. Dünya üzerinde ise Pagan sayısının 1 milyonu geçtiğine inanılıyor.
Her ne kadar konu Paganizm olduğunda kesin sayılar vermek çok zor olsa da yapılan araştırmalar kabataslak bilgi sağlayabiliyor. Dünya üzerindeki bir çok Paganın kendisini gizlemek zorunda kaldığını düşünürsek dünyada bir milyondan çok daha fazla Pagan olduğunu söylemenin abartı olmayacağına inanıyorum. (Bazı kaynaklarda sadece Amerika'da 1.2 milyon Pagan olduğu söylenir.)
Birleşik Krallıkta yaşayan Paganların sayısı son on yılda ikiye katlanırken Hristiyanların sayısı düşüşe geçti. Son on yıllık süreçte özellikle Birleşik Krallıkta en hızlı büyüyen dinlerden birisinin Paganizm olması aslında çok da şaşırtıcı bir şey değil. Kısa süre önce İngiltere'de isteyen kişilerin kimliğine Pagan yazdırabilmesinin önü açıldı. Umarım ülkemizde de günün birinde böyle özgürlükleri görebiliriz.
Son olarak dünyada bulunan pagan sayısını anlatırken Vika inancından bahsetmemek haksızlık olur sanırım. Vikalık bir Neopaganizm(Çağdaş Paganizm) inancıdır ve sanıyorum ki dünyada en çok takipçisi olan Çağdaş Paganizm akımı budur. Vikalık; Paganizmin alt dalıdır demek yanlış bir tabir olmaz ve son zamanlarda Paganizme çok fazla takipçi kazandırdığı da yadsınamayacak bir gerçektir. Paganizm çok geniş bir coğrafyada etkin olduğundan ve düşünmeyi sınırlandırmadığından dolayı her bireyin kendisine uygun türde bir alt dal oluşturması çok doğaldır. Paganizm tamamen kendi doğrunuzu bulmakla alakalı bir dindir. Semavi dinler taş bir duvarsa paganizm berrak bir sudur. Sizin şeklinizi alır, yaşam getirir.
Her ne kadar konu Paganizm olduğunda kesin sayılar vermek çok zor olsa da yapılan araştırmalar kabataslak bilgi sağlayabiliyor. Dünya üzerindeki bir çok Paganın kendisini gizlemek zorunda kaldığını düşünürsek dünyada bir milyondan çok daha fazla Pagan olduğunu söylemenin abartı olmayacağına inanıyorum. (Bazı kaynaklarda sadece Amerika'da 1.2 milyon Pagan olduğu söylenir.)
Birleşik Krallıkta yaşayan Paganların sayısı son on yılda ikiye katlanırken Hristiyanların sayısı düşüşe geçti. Son on yıllık süreçte özellikle Birleşik Krallıkta en hızlı büyüyen dinlerden birisinin Paganizm olması aslında çok da şaşırtıcı bir şey değil. Kısa süre önce İngiltere'de isteyen kişilerin kimliğine Pagan yazdırabilmesinin önü açıldı. Umarım ülkemizde de günün birinde böyle özgürlükleri görebiliriz.
Son olarak dünyada bulunan pagan sayısını anlatırken Vika inancından bahsetmemek haksızlık olur sanırım. Vikalık bir Neopaganizm(Çağdaş Paganizm) inancıdır ve sanıyorum ki dünyada en çok takipçisi olan Çağdaş Paganizm akımı budur. Vikalık; Paganizmin alt dalıdır demek yanlış bir tabir olmaz ve son zamanlarda Paganizme çok fazla takipçi kazandırdığı da yadsınamayacak bir gerçektir. Paganizm çok geniş bir coğrafyada etkin olduğundan ve düşünmeyi sınırlandırmadığından dolayı her bireyin kendisine uygun türde bir alt dal oluşturması çok doğaldır. Paganizm tamamen kendi doğrunuzu bulmakla alakalı bir dindir. Semavi dinler taş bir duvarsa paganizm berrak bir sudur. Sizin şeklinizi alır, yaşam getirir.
6 Mart 2014 Perşembe
Paganizm nedir?
Paganizmin ne olduğunu anlamak için öncelikle pagan kelimesinin anlamını bilmemiz elzemdir. Bir çok iddiaya göre pagan kelimesi Latince olan "paganus" kelimesinden türemiştir. Paganus kelimesinin anlamı ise; "Kırsal kesimde yaşayan insan." olarak açıklanabilir. Eski pagan bireylere bu ismin verilmesi onların ne kadar doğaya bağlı bireyler olduğunu açıklar niteliktedir. Paganus kelimesi Hristiyanlığın yayılması ile anlam değişikliğine uğramış ve günümüzdeki halini almıştır. Pagan kelimesi günümüzde bir çok sözlükte politeist, dinsiz, putperest kelimelerine eş anlamlı olarak gösteriliyor.
Pagan kelimesinin bu denli değişime uğramasının temel sebebi yayılmacı politika izleyen Hristiyanlıktır. Hristiyanlık, diğer dinlere hoşgörü göstererek dünya üzerindeki en çok takipçiye sahip din olmamıştır. Hristiyanlık yayılırken milyonlarca Paganın katledildiğine inanılmaktadır. Hristiyanlar, Paganların aynı zamanda kültürlerine de saldırmış, onları değiştirmiştir. Hristiyanlar tarafından beş elementi simgeleyen pentagram şeytanın sembolü, boynuzlu tanrı şeytan, ritüeller şeytan için yapılan ayinler ve pagan kültüründe pek kıymetli olan kadınlar ise erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış bir canlı olarak lanse edilmiştir. Hristiyanlığın tarihte en çok yaptığı şeylerden birisi budur. Haçlı seferlerinde dönemin papası Müslümanları şeytan ilan etmiş ve sefere katılanlara cenneti müjdelemiştir. Tapınak Şövalyelerini yakmadan önce de aynı şekilde dönemin papası onların eşcinsel olduklarını ve şeytana taptıklarını gerekçe olarak göstermiştir. Kısacası paganlara karşı kullandıkları malzemeyi Müslümanlara ve Tapınak Şövalyelerine karşı da kullanmışlardır.
Lafı bu kadar uzatıp tarih hakkında konuştuktan sonra asıl konuya geri dönmek gerekiyor diye düşünüyorum. Paganizm çok veya tek tanrıya-tanrıçaya inanılan, dünya üzerinde hala takipçisi bulunan en eski dinlerden biridir. Tek tanrılı paganların sayısının çok olmadığını belirtmekte de fayda var. Paganizmde bağlı kalınacak tek şey kendi vicdanınız olmakla beraber, semavi dinlerle karşılaştırıldığında çok daha özgür ve bağımsız bir din olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Ufak bir karşılaştırma yapalım:
Müslümanlık: İçki günah, evlenmeden cinsellik yaşanamaz, Kuran'da yazılanları sorgulamak yasak.
Paganizm: İçki serbest, cinsellik bir ibadettir, her şeyi sorgulayabilirsiniz çünkü bilgi kutsaldır.
Paganizmin temel felsefesi "Kimseye zarar vermediğin sürece istediğini yapabilirsin." şeklindedir. Paganizmde kadınlara değer verilir, doğaya saygı gösterilir. Kadınlara değer vermek burada tabi ki feministlik manasında değildir fakat Paganizmde kadınlar en az erkekler kadar önemlidir. Pagan bir birey hiçbir şekilde doğadaki diğer canlılardan üstün değildir. Doğadaki her canlı bir döngünün ve dengenin parçasıdır.
Paganizmde büyük özgürlükler olmasına rağmen bazı kısıtlamalar da vardır bu özgürlük ve kısıtlamalardan da bir sonraki yazıda bahsetmeyi planlıyorum.
Pagan kelimesinin bu denli değişime uğramasının temel sebebi yayılmacı politika izleyen Hristiyanlıktır. Hristiyanlık, diğer dinlere hoşgörü göstererek dünya üzerindeki en çok takipçiye sahip din olmamıştır. Hristiyanlık yayılırken milyonlarca Paganın katledildiğine inanılmaktadır. Hristiyanlar, Paganların aynı zamanda kültürlerine de saldırmış, onları değiştirmiştir. Hristiyanlar tarafından beş elementi simgeleyen pentagram şeytanın sembolü, boynuzlu tanrı şeytan, ritüeller şeytan için yapılan ayinler ve pagan kültüründe pek kıymetli olan kadınlar ise erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmış bir canlı olarak lanse edilmiştir. Hristiyanlığın tarihte en çok yaptığı şeylerden birisi budur. Haçlı seferlerinde dönemin papası Müslümanları şeytan ilan etmiş ve sefere katılanlara cenneti müjdelemiştir. Tapınak Şövalyelerini yakmadan önce de aynı şekilde dönemin papası onların eşcinsel olduklarını ve şeytana taptıklarını gerekçe olarak göstermiştir. Kısacası paganlara karşı kullandıkları malzemeyi Müslümanlara ve Tapınak Şövalyelerine karşı da kullanmışlardır.
Lafı bu kadar uzatıp tarih hakkında konuştuktan sonra asıl konuya geri dönmek gerekiyor diye düşünüyorum. Paganizm çok veya tek tanrıya-tanrıçaya inanılan, dünya üzerinde hala takipçisi bulunan en eski dinlerden biridir. Tek tanrılı paganların sayısının çok olmadığını belirtmekte de fayda var. Paganizmde bağlı kalınacak tek şey kendi vicdanınız olmakla beraber, semavi dinlerle karşılaştırıldığında çok daha özgür ve bağımsız bir din olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Ufak bir karşılaştırma yapalım:
Müslümanlık: İçki günah, evlenmeden cinsellik yaşanamaz, Kuran'da yazılanları sorgulamak yasak.
Paganizm: İçki serbest, cinsellik bir ibadettir, her şeyi sorgulayabilirsiniz çünkü bilgi kutsaldır.
Paganizmin temel felsefesi "Kimseye zarar vermediğin sürece istediğini yapabilirsin." şeklindedir. Paganizmde kadınlara değer verilir, doğaya saygı gösterilir. Kadınlara değer vermek burada tabi ki feministlik manasında değildir fakat Paganizmde kadınlar en az erkekler kadar önemlidir. Pagan bir birey hiçbir şekilde doğadaki diğer canlılardan üstün değildir. Doğadaki her canlı bir döngünün ve dengenin parçasıdır.
Paganizmde büyük özgürlükler olmasına rağmen bazı kısıtlamalar da vardır bu özgürlük ve kısıtlamalardan da bir sonraki yazıda bahsetmeyi planlıyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)