Ak Ana: Türk mitolojisindeki en kudretli Tanrıçalardan birisidir. Alt kısmında denizkızı gibi çok uzun bir balık kuyruğu bulunur. Kuyruğu hafif maviye çalan bir renktedir. Etrafında denizyıldızları dolaşır. Hayatın başlangıcına dair ne varsa hepsine ruh vererek yaşam döngüsünü başlatmıştır. Ülgen'e yaratma emrini verip tekrar yaşam alanı olan suların içine dönmüştür. Bu bağlamda her şeyin annesi olduğu söylenebilir. Işıktan bir kadın silüeti şeklindedir. İlginç olan özelliği ise bir çok kültürde boynuz eril yönü simgelemesine rağmen Türk kültüründe Ak Ana da dahil bir çok tanrıçanın boynuzları vardır. Ülgen, Ak Ana'yı dinler ve yaratır. Böylece hayat başlar. Ülgen, Dünya'ya destek olması ve onu taşıması için de üç balık yaratır.
Kayra Han: Tanrıların en büyüğü ve babasıdır. Gökyüzünde on yedinci katta oturur ve tüm evreni yönetir. Kötü bir tanrı değil, aksine iyilik yönü ağır basan bir tanrıdır. Görkemli bir varlığa sahiptir. Somut nitelemeler pek fazla yapılmamış ancak soyut yönü üzerinde daha çok durulmuştur. Ana ve Ata olarak (hem eril hem dişil, yani nötr olarak) tanımlandığı kaynaklar mevcuttur. İsmi zaman zaman Kara Han olarak da anılsa da bu doğru kullanım değildir. Deniz Karakurt bu konuda: "Kayra Han ile Kara Han aynı kişi olarak nitelense de bu durum sesbilimsel ama yaygın bir yanlışlıktır. Çünkü Kara sözcüğü içerisinde daha çok olumsuz anlamlar barındırır. Kara Han farklı bir mitolojik kişiliktir (Oğuz Han’ın babasıdır)." demiştir. Kayra Han yeryüzünü yarattıktan sonra dokuz dallı bir ağaç dikmiştir. Bu ağaç meşhur Yaşam Ağacıdır ve ruhlar alemi ile insan alemini birbirine bağlar.
Ülgen: Kayra Han'ın oğludur. Gökyüzünde on altıncı katta oturur ve göksel olayları kontrol eder. Tıpkı Zeus, Thor ve diğer gök ile ilişkili tanrılar gibi Ülgen'in de en büyük silahı şimşeklerdir. Ülgen ve çocukları tamamen insan şeklindedir. Ülgen, iyi niyetli bir tanrıdır. Gök Tanrı olarak anıldığı da görülmüştür. Altın Dağ’da, altın kapısı olan altın bir sarayda yaşar ve
altın bir taht üzerinde oturur. Biri ak, diğeri kara iki taşla gelerek (veya
Korbolko Kuşu ile bu taşları göndererek) insanlara ateş yakmayı öğretmiştir.
Yaşlı ve bilge bir görünüm ile tasvir edilir. Üç, altı, dokuz ya da 12 yılda
bir görkemli törenler yapılarak kendisine beyaz kısrak kurban edilir. Üç börkü
(başlığı) vardır, uzun sakallıdır. Aslında çoğu zaman bir karısından
bahsedilmediği halde birkaç yerde eşinin adı “Taz Hanım” (Kel Hanım)’dır.
Bindiği hayvan da Kelke adlı kel bir öküzdür.
Kızagan Tanrı: Ülgen'in oğlu ve savaş Tanrısıdır. Çok güçlü
ve yenilmez bir savaşçıdır. Gökyüzünün dokuzuncu katında yaşar ve eril yönleri
temsil eden
Mars ile yakından ilişkilidir. Kızıl yularlı, kızıl buğra sırtındadır. Asâsı
gökkuşağıdır. Kızıl renk ile simgelenir. Savaşçıları korur. (Kız/Kıs/Kıy)
kökünden türemiştir. Öfkenin ve kanın rengi olan kızıl sözcüğü aynı kökten
gelir. Kıskanmak fiilini de barındırır. Güçlü, Kuvvetli, Öfkeli demektir.
Kızmak fiilinin çekimli halidir.
Erlik: Sağlam gövdeli, atletik yapılı yaşlı bir varlık olarak düşünülür. Gözleri, kaşları kara renklidir. Çatal sakalı dizlerine değin uzanmıştır. Yaban domuzunun azı dişlerine benzeyen bıyığı kulakları üzerine yerleşmiştir. Kara ve kıvırcık saçlıdır. Çenesi tokmağa, boynuzları ağaç köklerine benzer. Kana benzer parlak yüzlü Erlik'in, kara demirden kılıcı ve kalkanı vardır. Bineği kara at ya da kara boğadır (belki de öküz). Erklig Kan, Eski Uygur sanatında boğa ya da öküze binmiş olarak tasvir edilmiştir. Tıpkı Seth ve Loki gibi hileci bir Tanrıdır. Erlik Han lanetlenmiştir, Ülgen, yarattığı karada Yaşam Ağacının dokuz dalından kendi halkını türetir. Erlik bu halk benim olsun der Ülgen'e . Ülgen de ona git kendi halkını kendin bul deyip Erlik'i geri çevirir. Ülgen halkının bu ağacın yalnız doğuya bakan 5 dalından istifade etmelerine izin vermiştir. Kalan dört dalı yasaklamıştır. Erlik gidip bu halkı baştan çıkarır. Erkek olan Törüngey ile dişi olan Eje, Erlik'in şu sözüne kanarlar "Bu dört dal aslında size yasak değildir, meyveleri de pek tatlıdır. Dilediğinizce yiyin." Erlik sonra ağaca bekçi bulunan yılan uyurken ağzına girer ve ağaca çıkar, Eje'ye müsaade ettiğini söyler. Bunun üstüne Eje meyveden yer, Törüngey'in de ağzına sürer. Ülgen durumu fark eder ve Erlik'i yer altına gönderir. Eje'ye "Sen benim sözümü tutmadın bundan sonra gebe kalasın ve doğum sancıları çekesin" der. Yılana "Sen benim sözümü tutmadın, bundan böyle Şeytan diye bilinesin, herkes seni ezmeye öldürmeye çalışsın" der. Törüngeye "Sen benim sözümü tutmadın, 9 kızın 9 oğlun olacak ve hepsinden sen sorumlu olacaksın, insan neslini sen çoğaltacaksın"der. "Hepinizi hanemden kovuyorum, dünyaya gönderiyorum, burada sizi ben beslerdim, ben korurdum, artık kendinizi besleyip koruyacaksınız, bir daha da sesimi duymayacaksınız!" diye ekler. Böylece Erlik insanoğluna ilk kötülüğünü etmiş olur. Erlik'in yeraltı şehrinde kendisi yarattığı kızıl güneşi de vardır fakat asla gerçek güneş gibi aydınlatmaz ve ısıtmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder