30 Ekim 2015 Cuma

Samhain Geldi Çattı!

Samhain hepimize huzur ve yeni başlangıçlar getirsin! :) Bugün ölüler ve canlılar alemleri arasındaki perde aralanacak ve bizler ruhlarla hiç olmadığımız kadar yakın olacağız. Bence önlemlerinizi alın. Sonuçta dünyamıza gelecek her ruh iyi değil ve güne adını veren Samhain de şeytani bir varlık! Bir anda karanlık odanızdaki aynadan fırlayıp suratınızı yemeyeceği ne malum? :P

Bugün, ölenlerimiz için dualar edeceğiz,
Bugün, atalarımızla yan yana yürüyeceğiz.
Bugün, kışın gelişini kutlayacağız.
Bugün, fark edeceğiz ki kış olmadan yazın,
Yaz olmadan da kışın hiçbir anlamı yok.
Ve bugün, yarın yokmuş gibi içip,
Sevdiklerimizle vakit geçireceğiz!

Tanrılara ve Tanrıçalara şükürler olsun bize verdikleri bu yaşam için.
Şükürler olsun, bizden uzaklara,
Ölüler diyarına giden sevdiklerimizi korudukları için.

Hepiniz günün keyfini çıkartın ve Samhain nedir bilmeyen kişileri korkutmayı ihmal etmeyin! :)

12 Temmuz 2015 Pazar

Aşk, Yaratılış ve Kader Üzerine

Bu blogda sizlere eski dinler hakkında bir yıl gibi bir süre boyunca araştırmalar yapıp yazılar yazdım ve artık yazacak pek de bir şey kalmadığını düşünüyorum zira daha fazla neden bahsedebiliriz ki? Bu blogu tabii ki silmeyi planlamıyorum fakat artık bu blogda çok fazla paylaşım yapacağımı da düşünmüyorum. Eğer sorularınız olursa bana yesilpentagram@gmail.com adresinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz, gelen e-postaları düzenli olarak kontrol ediyorum ve cevap da veriyorum. Neyse, bu kısmı fazla uzatmadan Yunan mitolojisinden sizlere güzel bir hikayeyle veda etmek istiyorum. Belki yine arada bir böyle hoşuma giden mitolojik hikayeleri burada yazabilirim sizlerin de görmeniz için, bilmiyorum. Ben kafama estiği gibi yaşıyorum, bakarsınız yarın başka bir yazı yazmak kafama eser :)

Öncelikle şunu belirtmek lazım ki Paganizmde insanlar kendi kaderlerini çizerler. Yaptığınız kötü şeyler kaderinizi kötü, iyi şeyler kaderinizi iyi etkiler. Buna Asya mitolojisinde karma, Avrupa mitolojisinde 3 kat yasası, Türkçe'de ise ektiğini biçmek deniyor. :)

Bunu belirttikten sonra Platon'un aşk konusunda söylediklerini sizlere aktarmak istiyorum. Biliyoruz, günümüzde en büyük sıkıntı her şeyin sahte olması. Bu sahtelik arasında gerçek bir şeyler arıyoruz hepimiz ve bu gerçek şey de genelde aşk oluyor. Çünkü hangi çağda olursak olalım, aşk hiçbir zaman saflığını yitirmiyor.

Platon bu konuda çok güzel bir açıklama yapıyor, diyor ki: İnsanlar ilk yaratıldıklarında 2 kafalı, 2 cinsel organlı, 4 kollu ve 4 bacaklıydı. Bu güçlü insanlardan korkan Zeus onları ikiye ayırdı. Çünkü iki kafası olan bir varlığı arkasından bıçaklayamazsın, 4 kolu olan bir canlıyı kolay kolay alt edemezsin. İnsanların ikiye ayrılmasıyla dünya nüfusu bir anda iki katına çıktı. Bu kalabalıkta ve karmaşada insanlar ruh eşlerini ararlarken kendilerini kaybettiler, güçten düştüler ve Eros ruh eşlerinin birbirini bulduğunda anlamaları için onların içine aşkı koydu. Ruh eşleri birbirlerini bulduklarında bu yüzden içlerinin eridiğini hissettiler. Ruh eşleri birbirine sarıldığında tekrar yenilmez oldular.

Ruh eşi sizlere tanrılar ve tanrıçalar tarafından sözü verilmiş tek şey. Onu er ya da geç bulacaksınız ve onun doğru kişi olduğunu içinizde hissettiğiniz duygudan anlayacaksınız.

Görüşmek üzere, kendinize iyi bakın :)


8 Şubat 2015 Pazar

Paganlar Kendilerini Nasıl Görüyor? Bölüm 2!

Geçen bölümde olduğu gibi sizlerle internetten bulduğum ve Türkçeye çevirdiğim 4 eğlenceli resimi paylaşacağım. Bakalım bu sefer karşımıza çıkan Paganlar kendilerini nasıl görüyorlarmış!


Yok canım daha neler! Artık yakmazlar bizi herhalde... Yakarlar mı yoksa? Yok ya yakmazlar herhalde... Ayrıca bunu çevirirken benim kafam neredeymiş? Hollywood'u ve "gerektiği" kelimelerini yanlış yazmışım!


Galiba bir Viking bulduk! Bazen ben de diyorum doğada yürüyüşe çıkayım diye. Sonra İç Anadolu'nun bozkır olduğu aklıma geliyor... Bir köşede ağlıyorum...


İtiraf edelim bazen hepimiz kurban ettiğimiz kişilerin kafataslarıyla ayin yapıyoruz! Ayrıca bu arkadaşın nasıl bir patronu var çok merak ettim doğrusu...


Yine doğa yürüyüşü... :( 

Yarın yine bulduğum resimleri aynı şekilde ekleyeceğim! Bana yesilpentagram@gmail.com adresinden ulaşabileceğinizi de unutmayın!

7 Şubat 2015 Cumartesi

Paganlar Kendilerini Nasıl Görüyor? Bölüm 1!

Uzun süredir yazacak bir konu bulmakta sıkıntı çekiyorum bu yüzden hem sizlerle bir şeyle paylaşayım hem de biraz blogda oluşan ciddi havayı dağıtayım diye eğlenceli, bol görselli bir bölüm hazırladım sizlere! Geçen gece internette Paganların yayınladığı bir kaç eğlenceli resim buldum be onları Türkçeye çevirip burada yayınlayacağım. Bakalım dünyada ki Paganlar kendilerini nasıl görüyorlar!



Harry Potter mantığı ile çalışmıyor ne yazık ki gerçek hayatta işler :)


Druidlerin okumayı ve öğrenmeyi sevdiğini söylemiş miydim? Söylemediysem şimdi söylüyorum, okumayı ve öğrenmeyi seviyorlar!


Nerede o eski zeki, çevik ve araştırmacı Paganlar!? :)


Bu hanımefendi ile bir üstteki arkadaş ruh eşi olabilir bence :)

Yarın 3-4 resim daha ekleyeceğim aynı şekilde. İkinci bölüm için takipte kalın! :)

23 Aralık 2014 Salı

Tarihte Kadın Savaşçılar ve Amazon Miti

Tarihle ilgili bilinen en büyük yanlışlardan biri günümüzden yola çıkılarak düşünüldüğünde varılan kadınların asla savaşmadığı kanısıdır. Günümüzde kadınların savaşması çok etik görülmez hatta bırakın savaşmayı, kadının çalışmasına karşı olan kişiler bile var toplumumuzda. Bu durum her zaman böyle değildi ve bir anda da olmadı. Bugün eski savaş meydanlarında kadının rolünü ve Yunan mitolojisinde bahsedilen Amazonlardan bahsedeceğiz.

Öncelikle toplum yapısının bu konuda çok önemli olduğunu kabul etmek gerekli. Barbar toplumlarda kadınların da erkekler kadar savaşçı olduğu su götürmez bir gerçektir. Bunun sebebi barbar toplumların eşitlikçi yapısıdır. Barbar bir toplumda profesyonel ordu yoktur. İnsanlar göçebedir ve hepsi savaşa hazırdır. Bu toplumlardan bir örnek vermek gerekirse Vikingler çok popüler ve güzel bir örnek olabilir.

Birleşik Krallık sınırları içerisinde bulunun Viking mezarlarından çıkan kemiklerin incelenmesi sonucu cesetlerin arasında kadın cesetleri de olduğu ortaya çıktı. Bu demek oluyor ki Vikingler İngiltereyi yağmalamaya gittiklerinde kadınları da gemilerine kabul ediyorlardı. Mezarlarda yaygın olarak çıkan silahlar ise balta ve kılıçtı. Bir kadının savaşta balta kullanabilmesi inanılmaz bir şey. Bir sonra ki örnekte de bundan bahsedeceğim fakat kısaca değinmek gerekirse kadınlar erkeklerden %50 oranında daha az güce sahiptir. Bir kadın savaşta balta kullanabiliyorsa bu onun daha önce balta kullanma konusunda tecrübesi olduğu ve vücudunun gelişmiş olduğu anlamlarına da gelir. Bu da toplumda iş bölümü olmadığı, herkesin her işi yaptığını anlatır aslında bize. Barbar toplumlarda dikkat çeken özellik de budur zaten. Barbarlar inanılmaz eşitlikçi hatta anaerkil olmaya yakın toplumlara sahiptir.

Burada şuna da açıklık getirmek gerekir ki Viking savaşçılar aslen kılıç kullanıyorlardı. Kılıç alacak veya yaptıracak parası olmayanlar ise savaşa veya yağmalamaya ağaç kesmek için kullandıkları baltaları ile gidiyorlardı. Bunun yanı sıra Vikingler hakkında bilinen bir diğer yanlış bilgi ise boynuzlu miğfer kullandıklarıdır. Vikingler savaşa boynuzu olmayan miğferlerle gitmişlerdir.

Kadın savaşçılara dair diğer bir örnek ise Rusya-Kazakistan sınırında bulunan mezarlardır. Bu mezarlardan çıkan kalıntılar rahibelerin, savaşçı kadınların ve savaşçı rahibelerin hayatları hakkında bize bilgi veriyor.

Genç bir rahibenin mezarından bronz bir ayna, demir bir hançer(kurban vermek için olduğu tahmin ediliyor.), hayvan sembolleri şeklinde kolyeler yaban domuzu boynuzu ve bir de kaşık çıkartılmıştır. Mezarın küçük olması ve kemikler üzerinde yapılan incelemelerden yola çıkılarak bunun çok genç yaşta ölen bir rahibe olduğu söylenmektedir. Bu mezar dışında bulunan ilgi çekici mezarlardan birisi de kadın bir savaşçıya aittir. Bu cesur hanımefendinin mezarında bulunan eşyalar ise şöyledir: bronz ok uçları, boncuklar, kolyeler, bilezik ve bronz bir ayna. Kısacası evet, kadınlar tüm çağlarda savaşçı dahi olsalar güzelliklerine önem veriyorlardı. :) Bir diğer dikkat çekici nokta ise bu mezardan yakın dövüş ile ilgili bir silah çıkmamasıdır. Bu mezarların civarında bulunan gömülü at kemiklerinden anlaşılacağı üzere bu cesetlerin sahipleri ağır silahlar ve zırhlar kullanmak yerine at üzerinde seyahat edip ok ve yay kullanmayı tercih ediyorlardı. Bulgulara göre bu kemikler Sarmatlara ait.

Başka bir mezarda ise dini eşyalar ve silahlar aynı anda bulunmuştur. Bu da kemiklerin savaşlara katılan bir rahibeye ait olduğunu göstermektedir. Mezardan 40 adet bronz ok ucu, bir kısa kılıç, deniz kabukları (hazar denizinden alınmış), tebeşire benzer bir taş (seramoniler ve ritüeller için kullanıldığı tahmin ediliyor.) çıkmıştır. Kısacası bu mezar hem ritüellerde sözü geçen hem de savaşta kılıç sallayan bir kadına aittir.

Bu örneklerin dışında Büyük İskender'in babasına ait olduğu iddia edilen bir mezarın yanında bulunan başka bir mezarda da kadın bir savaşçının kemikleri bulunmuştur. (Bahsi geçen mezar çok büyük bir ihtimalle Büyük İskender'in babasına ait değildir fakat bazı çevreler öyle olduğunu iddia etmektedir.) Kadına ait olan mezarda mızrak ve savaş aletlerinin yanı sıra kendisine özel yapılmış bir zırh da çıkmıştır. Zırhın kadın savaşçıya ait olduğu bariz ortadadır çünkü kadın savaşçının bir bacağı ötekinden kısadır ve bacakları koruyan zırha bakıldığında orantısız olduğu net biçimde görülmektedir. Ayrıca kadının kemikleri incelendiğinde at üzerinde uzun yolculukların eseri olarak kemiklerde buna göre adaptasyon da tespit edilmiştir. Kısacası bu kadın savaşçı, kendisine özel zırh yapılacak ve at üzerinde savaşlara gidecek hatta ve hatta soyluların mezarına gömülecek kadar sayılan bir kişiydi.

Amazon mitine de kısaca değinmek gerekirse, Amazonlar hepimizin bildiği üzere kadın savaşçılardır ve Yunan mitlerinde anlatıldığı üzere Karadeniz'de yaşıyorlardı. Amazonlar erkeklerden nefret eden ve erkekleri topraklarına sokmayan kadınlar olarak anılıyorlardı ve İlyada destanında anlatıldığı kadarıyla Amazonlar sürekli yenilgilere uğramışlardır. Hepimizin çok iyi bildiği yarı tanrı Akhilleus Amazonların kraliçesi olan Penthesilea'yı öldürmüştür. Amazonlar hakkında diğer bilgiler ise kalkan ve mızrak kullandıklarıdır. Kalkanları ise normal kalkanların aksine hilal şeklindedir. Amazonların erkekleri öldürmelerinin sebebi olarak iki hikaye anlatılmaktadır. Birinci hikaye bir savaşta tüm erkek Amazonların ölmesi sonucu kadınların silahlanıp ülkelerini korumasıdır diğeri ise tanrıların başının erkek (Zeus) olmasıdır.

O halde tarih boyu savaşçı ve savaşçı olduğu kadar da güzelliğine düşkün olan kadınları sinirlendirmemeye özen göstersek iyi olur sanırım. :)

11 Aralık 2014 Perşembe

Şamanizm ve Türklerin Müslümanlaşması

Bu uzun aradan sonra tekrar bir yazı yazmam gerektiğine karar verdim ve bu yazıda aslında bizi çok yakından ilgilendiren ve Türkiye'de çok tartışılan bir konuya değineceğim. Bir taraf Türklerin eski dini olan Şamanizmin İslama yakın olduğunu Türklerin bu yüzden Müslüman olmayı tercih ettiğini söylerken karşıt görüşlüler ise İslamın kılıç zoru ile Türklere kabul ettirildiğini savunuyor. Bu tartışmaları hepimiz az çok biliyoruz peki işin gerçeği nedir? Ne oldu da Türkler Şamanizmi bırakıp Müslüman oldu ve Şamanizm nedir? Müslümanlığa benzer mi? Bu yazıda bu sorularınızın cevaplarını bulacaksınız.

Şamanizmi tanımlamak gerekirse; Şamanizm, Şamanlar tarafından yönlendirilen toplumların inanç biçimidir. Din ve yaşam felsefesi arasında kalmış bir olgudur. Şamanizm kültüründe yer alan din adamlarına Şaman, bu dine mensup olanlara ise Şamanist denir. Şamanlar kadın veya erkek olabilir. Şamanizm cinsiyet farkı gözetmez. Şamanlar küçük yaştan itibaren seçilir ve yaşlı şamanlar tarafından eğitilir. Her isteyen şaman olamaz. Şaman olacak çocuklar küçük yaşlardan itibaren nöbetler geçirirler ve bu muhtemelen bir hastalığın eseridir. Nöbet geçiren çocuklar ileri yaşlarda yaşlı Şamanlardan eğitim almadan önce vazgeçirilmeye uğraşılır. Çünkü şaman olmak kolay bir iş değildir. Eskiden Şamanlar toplumda para veya karşılık almadan hizmet ediyorlardı veya aldıkları ücretler çok sembolik oluyordu. Örnek vermek gerekirse ölen birinin gömülmesi şamana ait bir işti. Ölünün ruhunun evde kalmasını önler, sonra da ölüyü Şamanlar gömerdi. Bu hizmet karşılığında ise gömdükleri kişinin eşyalarından bir parçayı alırlardı.

Şamanların belli başlı eşyaları vardır. Bunlardan en önemlileri Şamanın davulu, asası ve ritüel kıyafetleridir. Şamanların bu eşyalarına kendileri dışında kimse dokunamaz. Şamanlar eşyalarını bu yüzden gözden uzak yerlere saklarlar. Çünkü eşyalara normal bireyler tarafından dokunulursa eşyalar gücünü yitirir. Şamanlar güçlerini kontrol ettikleri ruhlardan alır. Güçsüz bir Şamanın 2 ruh üzerinde hükmü geçerken güçlü Şamanlar 10 ruh kontrol edebilir. Şamanlar dileklerini ruhlara iletirler ve ruhların dileklerini yerine getirmesini sağlamaya çalışırlar. En güçlü Şaman ruhlara en iyi hükmeden Şamandır.

Şamanlar iki gruba ayrılır:

1- Ülgen'e veya iyi Tanrılara tapan Şamanlar: Bu Şamanlar gökte yaşadığına inanılan tanrılara taparlar ve Beyaz Şamanlar olarak bilinirler. İnsanlığın iyiliği için çalışırlar, neredeyse hiç ücret talep etmezler. Amaçları iyilik yapmak, topluma hizmet etmek, dünyanın sonu geldiğinde iyiler ve kötüler arasındaki savaşta iyilerin galip gelmesini sağlamaktır. Kıyafetleri beyaz ve gösterişsizdir.

2- Erlik'e veya kötü Tanrılara tapan Şamanlar: Bu Şamanlar yer altında yaşadığına inanılan tanrılara taparlar ve Siyah Şamanlar olarak bilinirler. İnsanlığın iyiliği için çalışmazlar ve sayıları azdır. Dünyanın sonu geldiğinde kötü tanrıların yanında yer alacaklardır. Kıyafetleri mavi veya siyahtır ve ihtişamlıdır.

Şamanizm inancında putlar da vardır fakat putlara tapılmaz. Putlar ölen kahramanların veya aile fertlerinin anısına yapılır. Ölen kişiyi özleyen aile fertleri o put ile acılarını dindirirler. Unutmayın ki o dönemlerde fotoğraf makinesi gibi bir şey yoktu. İnsanlar bu tür yollara başvuruyorlardı. Bu Şamanizm dinine mensup kişilerin Putperest olduğu anlamına gelmez.

Şamanlar veya Şamanizme mensup bireyler kurban kesebilir fakat her Tanrıya kesilen kurban özel ve farklıdır. Tüm Tanrılara inek kurban olarak kesilemez. Hatta bazı tanrılar için siyah inek kurban edilirken bazıları için beyaz kurban edilir veya bazı tanrılara at kurban edilir. Şaman toplumlarda kurban kesmek din adamlarına özel bir görev değildir. Her isteyen kurban kesebilir.

Sizin de göreceğiniz üzere Şamanizm inancı çok Tanrılı bir inanç sistemidir ve İslam ile uzaktan yakından ilişkisi de yoktur. Kaldı ki bir ulusun barışçıl yollar ve tamamen kendi isteği ile din değiştirmesi olanaksızdır. Bu tarihte görülmemiş şeydir. Arapların o dönemlerde yayılmacı politika izlediğini ve Anadolu'ya girmek istediğini hepimiz biliyoruz. Türklere karşı da bu politikaları devam etti. Bakınız dönemin coğrafyacısı İbni Harkal ne diyor:

"En değerli köleler Türk topraklarından gelenlerdir. Dünyada bütün köleler içinde Türklerin eşi yoktur. Değer ve güzellikte hiçbiri onlara erişemez. Horasan'da bir köle çocuğun üç bin dinara satıldığını sık sık gördüm."

Burada çok net görüyoruz ki Araplar Şamanist Türklere saldırdı ve hatta onları esir alıp köle olarak sattı. Zaten günümüzde bile Müslüman ağırlıklı bir millet olmasına rağmen Türklerin gelenek ve göreneklerine baktığımızda Şamanizmin izlerini yine görüyoruz. Özellikle Alevi Müslümanlarda Şaman kültürünün esintileri daha fazla görülüyor. Zaten bu yüzden, sırf kültürlerini korudukları için kendilerinden yüzyıllar boyunca nefret edildi. Halbuki onlar Müslümanlığın en güzel temsilcileriydi bana kalırsa.

Arap komutanı Kuteybe Türkler hakkında diyor ki:

"Ey Müslümanlar, nereye gidersiniz? Her kim Türklerden baş getirirse 100 dirhem vereceğim." Bu sözler sonucunda Buhara yağmalanır 50 bin Türk esir alınır, geri kalan Türkler Araplar tarafından kılıçtan geçirilir.

Ünlü hadisçi İmam Buhari'nin Türkler hakkında yorumu:

"Kıyamet kopmadan önce siz kıldan çarıklar giymiş bir ulusla savaşacaksınız. Onların yüzleri sanki derilerle kılıflı kalkan gibidir. Yüzleri kırmızı, gözleri çekiktir. Güçlü bir ulus olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Kıyametin kopmasının koşullarından birisi kıldan çarıklar giyen ulusla savaşmanızdır."

Cemal Şener "Türklerin Müslümanlıktan Önceki Dini Şamanizm" adlı kitabında bu konu hakkında şöyle diyor:

"Bilindiği gibi İslam, Arap kökenlidir. İslam dini Arap kültürünün bir ürünüdür. Diğer ulus ve milliyetlerin Arap kültürüne has bir olguyu yadırgamaları kadar doğal bir durum olamaz. Bu duruma bir de yayılma döneminde diğer ulusları küçümseyen, Arap dışında olan her milliyeti köle kabul eden anlayışı eklersek İslamın Araplar dışındaki milletlere neden sempatik gelmediğini sayabiliriz.

Arap İslamiyetinin bu anlayışı Türkler için de fazlasıyla geçerlidir. İslam, Türklerle 9. yüzyıl başlarında Emeviler döneminde tanıştı. Emevi Müslümanlığı Türklere karşı çok olumsuz davrandı. Türkleri Müslümanlaştırmak için katliamlara girişti. Türklerin İslamı kabul edişi barış ile, gönül rızası ile değil esas olarak kılıç ile olmuştur."

Sizin de rahatlıkla göreceğiniz gibi, Türkler kendi rızası ile Müslüman olmamıştır. Hatta tarihte hiçbir devlet kendi rızası ile din değiştirmemiştir. Milletler misyonerlik faaliyetleri, savaşlar ve katliamlar sonucu din değiştirir. Günümüzde Türkiye'ye Hristiyanlar gelse eminim Türkleri Hristiyanlaştırmak için kan dökmeleri gerekir. Tarihte de olaylar aynen bu şekilde olmuştur.

25 Ekim 2014 Cumartesi

Vizeler, Problemler...

Yazmayı ne kadar süreliğine bırakacağım bilmiyorum fakat şu aralar biraz bunalımlı bir dönem geçiriyorum ve üstüne üstlük bir de vizeler yaklaşıyor. Ben zaten genel itibari ile biraz bunalımlı bir insan olsam da son zamanlarda kendimi çok iyi hissediyordum fakat her mutluluk bitmek için vardır ve her üzüntü de öyle. Hayatında problem olmayan insan yoktur herhalde. Ben de sadece onlardan biriyim.

Burada tabii ki sizlere neler yaşadığımdan bahsetmeyeceğim, bu blogun konseptine baya ters düşer. Burası benim blogum değil, burası Tanrı, Tanrıçalar ve onların çocukları olan tüm Paganların blogu. Sizden şimdiden özür diliyorum ve kendi içimdeki problemleri halleder halletmez geri döneceğimi, insanlık tarihi ve Paganizm hakkında yazılar yazmaya devam edeceğimi merak etmemeniz açısından sizlere belirtmek istiyorum. Her insanın bazen kendisini dinleyebilmesi için yalnızlığa ve boşluğa ihtiyacı vardır. Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim.