Bu uzun aradan sonra tekrar bir yazı yazmam gerektiğine karar verdim ve bu yazıda aslında bizi çok yakından ilgilendiren ve Türkiye'de çok tartışılan bir konuya değineceğim. Bir taraf Türklerin eski dini olan Şamanizmin İslama yakın olduğunu Türklerin bu yüzden Müslüman olmayı tercih ettiğini söylerken karşıt görüşlüler ise İslamın kılıç zoru ile Türklere kabul ettirildiğini savunuyor. Bu tartışmaları hepimiz az çok biliyoruz peki işin gerçeği nedir? Ne oldu da Türkler Şamanizmi bırakıp Müslüman oldu ve Şamanizm nedir? Müslümanlığa benzer mi? Bu yazıda bu sorularınızın cevaplarını bulacaksınız.
Şamanizmi tanımlamak gerekirse; Şamanizm, Şamanlar tarafından yönlendirilen toplumların inanç biçimidir. Din ve yaşam felsefesi arasında kalmış bir olgudur. Şamanizm kültüründe yer alan din adamlarına Şaman, bu dine mensup olanlara ise Şamanist denir. Şamanlar kadın veya erkek olabilir. Şamanizm cinsiyet farkı gözetmez. Şamanlar küçük yaştan itibaren seçilir ve yaşlı şamanlar tarafından eğitilir. Her isteyen şaman olamaz. Şaman olacak çocuklar küçük yaşlardan itibaren nöbetler geçirirler ve bu muhtemelen bir hastalığın eseridir. Nöbet geçiren çocuklar ileri yaşlarda yaşlı Şamanlardan eğitim almadan önce vazgeçirilmeye uğraşılır. Çünkü şaman olmak kolay bir iş değildir. Eskiden Şamanlar toplumda para veya karşılık almadan hizmet ediyorlardı veya aldıkları ücretler çok sembolik oluyordu. Örnek vermek gerekirse ölen birinin gömülmesi şamana ait bir işti. Ölünün ruhunun evde kalmasını önler, sonra da ölüyü Şamanlar gömerdi. Bu hizmet karşılığında ise gömdükleri kişinin eşyalarından bir parçayı alırlardı.
Şamanların belli başlı eşyaları vardır. Bunlardan en önemlileri Şamanın davulu, asası ve ritüel kıyafetleridir. Şamanların bu eşyalarına kendileri dışında kimse dokunamaz. Şamanlar eşyalarını bu yüzden gözden uzak yerlere saklarlar. Çünkü eşyalara normal bireyler tarafından dokunulursa eşyalar gücünü yitirir. Şamanlar güçlerini kontrol ettikleri ruhlardan alır. Güçsüz bir Şamanın 2 ruh üzerinde hükmü geçerken güçlü Şamanlar 10 ruh kontrol edebilir. Şamanlar dileklerini ruhlara iletirler ve ruhların dileklerini yerine getirmesini sağlamaya çalışırlar. En güçlü Şaman ruhlara en iyi hükmeden Şamandır.
Şamanlar iki gruba ayrılır:
1- Ülgen'e veya iyi Tanrılara tapan Şamanlar: Bu Şamanlar gökte yaşadığına inanılan tanrılara taparlar ve Beyaz Şamanlar olarak bilinirler. İnsanlığın iyiliği için çalışırlar, neredeyse hiç ücret talep etmezler. Amaçları iyilik yapmak, topluma hizmet etmek, dünyanın sonu geldiğinde iyiler ve kötüler arasındaki savaşta iyilerin galip gelmesini sağlamaktır. Kıyafetleri beyaz ve gösterişsizdir.
2- Erlik'e veya kötü Tanrılara tapan Şamanlar: Bu Şamanlar yer altında yaşadığına inanılan tanrılara taparlar ve Siyah Şamanlar olarak bilinirler. İnsanlığın iyiliği için çalışmazlar ve sayıları azdır. Dünyanın sonu geldiğinde kötü tanrıların yanında yer alacaklardır. Kıyafetleri mavi veya siyahtır ve ihtişamlıdır.
Şamanizm inancında putlar da vardır fakat putlara tapılmaz. Putlar ölen kahramanların veya aile fertlerinin anısına yapılır. Ölen kişiyi özleyen aile fertleri o put ile acılarını dindirirler. Unutmayın ki o dönemlerde fotoğraf makinesi gibi bir şey yoktu. İnsanlar bu tür yollara başvuruyorlardı. Bu Şamanizm dinine mensup kişilerin Putperest olduğu anlamına gelmez.
Şamanlar veya Şamanizme mensup bireyler kurban kesebilir fakat her Tanrıya kesilen kurban özel ve farklıdır. Tüm Tanrılara inek kurban olarak kesilemez. Hatta bazı tanrılar için siyah inek kurban edilirken bazıları için beyaz kurban edilir veya bazı tanrılara at kurban edilir. Şaman toplumlarda kurban kesmek din adamlarına özel bir görev değildir. Her isteyen kurban kesebilir.
Sizin de göreceğiniz üzere Şamanizm inancı çok Tanrılı bir inanç sistemidir ve İslam ile uzaktan yakından ilişkisi de yoktur. Kaldı ki bir ulusun barışçıl yollar ve tamamen kendi isteği ile din değiştirmesi olanaksızdır. Bu tarihte görülmemiş şeydir. Arapların o dönemlerde yayılmacı politika izlediğini ve Anadolu'ya girmek istediğini hepimiz biliyoruz. Türklere karşı da bu politikaları devam etti. Bakınız dönemin coğrafyacısı İbni Harkal ne diyor:
"En değerli köleler Türk topraklarından gelenlerdir. Dünyada bütün köleler içinde Türklerin eşi yoktur. Değer ve güzellikte hiçbiri onlara erişemez. Horasan'da bir köle çocuğun üç bin dinara satıldığını sık sık gördüm."
Burada çok net görüyoruz ki Araplar Şamanist Türklere saldırdı ve hatta onları esir alıp köle olarak sattı. Zaten günümüzde bile Müslüman ağırlıklı bir millet olmasına rağmen Türklerin gelenek ve göreneklerine baktığımızda Şamanizmin izlerini yine görüyoruz. Özellikle Alevi Müslümanlarda Şaman kültürünün esintileri daha fazla görülüyor. Zaten bu yüzden, sırf kültürlerini korudukları için kendilerinden yüzyıllar boyunca nefret edildi. Halbuki onlar Müslümanlığın en güzel temsilcileriydi bana kalırsa.
Arap komutanı Kuteybe Türkler hakkında diyor ki:
"Ey Müslümanlar, nereye gidersiniz? Her kim Türklerden baş getirirse 100 dirhem vereceğim." Bu sözler sonucunda Buhara yağmalanır 50 bin Türk esir alınır, geri kalan Türkler Araplar tarafından kılıçtan geçirilir.
Ünlü hadisçi İmam Buhari'nin Türkler hakkında yorumu:
"Kıyamet kopmadan önce siz kıldan çarıklar giymiş bir ulusla savaşacaksınız. Onların yüzleri sanki derilerle kılıflı kalkan gibidir. Yüzleri kırmızı, gözleri çekiktir. Güçlü bir ulus olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Kıyametin kopmasının koşullarından birisi kıldan çarıklar giyen ulusla savaşmanızdır."
Cemal Şener "Türklerin Müslümanlıktan Önceki Dini Şamanizm" adlı kitabında bu konu hakkında şöyle diyor:
"Bilindiği gibi İslam, Arap kökenlidir. İslam dini Arap kültürünün bir ürünüdür. Diğer ulus ve milliyetlerin Arap kültürüne has bir olguyu yadırgamaları kadar doğal bir durum olamaz. Bu duruma bir de yayılma döneminde diğer ulusları küçümseyen, Arap dışında olan her milliyeti köle kabul eden anlayışı eklersek İslamın Araplar dışındaki milletlere neden sempatik gelmediğini sayabiliriz.
Arap İslamiyetinin bu anlayışı Türkler için de fazlasıyla geçerlidir. İslam, Türklerle 9. yüzyıl başlarında Emeviler döneminde tanıştı. Emevi Müslümanlığı Türklere karşı çok olumsuz davrandı. Türkleri Müslümanlaştırmak için katliamlara girişti. Türklerin İslamı kabul edişi barış ile, gönül rızası ile değil esas olarak kılıç ile olmuştur."
Sizin de rahatlıkla göreceğiniz gibi, Türkler kendi rızası ile Müslüman olmamıştır. Hatta tarihte hiçbir devlet kendi rızası ile din değiştirmemiştir. Milletler misyonerlik faaliyetleri, savaşlar ve katliamlar sonucu din değiştirir. Günümüzde Türkiye'ye Hristiyanlar gelse eminim Türkleri Hristiyanlaştırmak için kan dökmeleri gerekir. Tarihte de olaylar aynen bu şekilde olmuştur.